1770’te imal edilmiş bir otomat, satrançta insanları yenerek nam salmıştı. Bu otomatın adı “Türk”tü. Döneminde Türklerin giydiği düşünülen kıyafetlerle bezenmiş bir insan figürü, önünde bulunan masanın üzerindeki satranç takımının taşlarını hareket ettiriyor ve insan rakiplerinin birçoğunu kaçınılmaz bir mağlubiyete mahkum ediyordu. Hatta bu insanların arasında tarihin gördüğü en iyi komutanlardan biri olduğu söylenen Napolyon bile vardı.
Satranç gibi bir zeka oyununda insanların bir makineye kaybetmiş olabilecekleri düşüncesi döneminde şok etkisi yaratmış olabilir. Ancak dünya şampiyonu Garry Kasparov’un bir makineye kaybetmesine henüz 227 yıl vardı. “Türk” aslında makinenin ardına konulmuş bir insandı. “Türk”ün içindeki insan mum ışıkları, mekanik düzenekler ve önünde bulunan bir satranç takımı vasıtasıyla rakiplerinin hamlelerini görebiliyor ve bu hamlelere yanıt verebiliyordu. Mekanizma o kadar iyi gizlenmişti ki uzunca bir süre sırrı çözülemedi.
Birkaç ay önce yayınlanan ilk tam otonom yapay zeka (YZ) yazılım mühendisi Devin’in Mekanik “Türk”’e benzer bir hikayesi var. Ürünü yayınlayan kurumun sorumluları Devin’in ilk YZ yazılım mühendisi olduğunu ve insana ihtiyaç duymadan kodlama yapabildiğini iddia ettiler. Yazılımcılık artık bir meslek olmaktan çıkacak gibi görünüyordu. Sonuçta el işi dokuma yapan biz yazılımcıların acıkmayan, uyumayan, yorulmayan, kahve tüketmesi gerekmeyen ve binlerce kullanıcıya aynı anda hizmet verebilen bir makineyle rekabet edebilmesi mümkün görünmüyordu.
Devin, tanıtım videosunda aynı insan yazılımcı gibi davranıyordu. Bir “browser” yardımıyla yazılım teknolojilerini araştırıyor, uygun teknolojiyi seçiyor ve bu seçtiği teknolojiyi aldığı görev için oluşturduğu projeye entegre ediyordu. Yazdığı programda hata olduğunda insan yazılımcı gibi “debug” ediyor ve hataları gidermeye çalışıyordu. İşin ilginç yanı, yazılım insanla makine arasındaki iletişim için bir aracıydı. Devin de bir makine olduğuna göre neden makineyle insanmış gibi haberleşiyordu? Çünkü video Devin’in ne yaptığını göstermekten ziyade yatırımcıları etkilemek için kurgulanmıştı. Bir de Devin insan yazılımcıların deneyimlerinden öğreniyordu, başka bir öğrenme kaynağı yoktu. Kol emeğini kopyalayan makineden tek farkı insanın zihinsel emek sürecini kopyalamasıydı.
Devin’in aslında pek de vaat edildiği gibi “iş bitirici” olmadığı ortaya çıktı. Günümüz YZ teknolojisinin şimdilik bu üretkenlik düzeyine gelmediği anlaşıldı. Şimdilik yeterince becerikli olmayan bu makine neden yeteneklerinden çok daha fazlaymış gibi gösterildi? Yazılım dünyası Microsoft’un Copilot uygulaması gibi insan yazılımcılara yardımcı olacak ve yazılım üretkenliğini artıracak birçok araca aşinaydı. Ancak Devin hiç yazılım bilmeyen, teknik vasfı olmayan bir insanın dahi bir yazılım ürünü üretebileceği anlamına geliyordu. Yani yazılım emeğine olan ihtiyacın ortadan kalkması demekti. Bu denli büyük vaatleri olan bir projeye milyarlarca dolarlık fonların aktarılması şaşırılacak bir mesele olmazdı. Burada parmak basılan iki nokta da insanlar arasındaki üretim ve dolaşım ilişkisinin ifadeleridir.
İnsanın insanla mücadelesi makinenin ardına gizlenir. Sanki Kapital’den fırlamış gibi duran bu cümle günümüz YZ teknolojileri için de geçerlidir.
Kapitalist Üretim Tarzı İçinde Yapay Zeka
YZ üretim tarzından bağımsız bir biçimde ele alındığında Marx’ın değindiği toplumun kümülatif olarak birikmiş genel zekasına sermayenin el koyuş biçimi gözlerden kaçabilir. YZ’yi egemen üretim tarzı içinde konumlandırmak elzemdir. Aksi takdirde önümüzdekini tüm toplumsal süreçlerden soyutlanmış ya insanlığı kurtaracak bir deux ex machina ya da insanlığı yok edecek Tanrı’nın modern zaman kırbacı olarak görürüz.
Fiziksel olarak yerine getirdiğimiz görevleri yüzyıllardan beridir makinelere devretmeye başladık. Ancak bir süredir de zihnimizin kuvvetini makinelerde somutlama hevesindeyiz. 1770’lerde bir illüzyon olan, günümüzden 27 yıl önce gerçek oldu. Kasparov’u yenen YZ Deep Blue pirüpak bir makineydi. İnsanın makineye kaybettiği gün sonunda gelip çattı. 1980’ler boyunca doğru düzgün fon bulamayan YZ projelerine de fonlar akmaya başladı. Ancak bu fon akışlarının asıl nedeni bilgisayar teknolojilerimizde görülen merkezi ve grafik işlem birimlerindeki olağanüstü teknolojik gelişmeler ve internetin doğuşuyla üretilip saklanmış veri miktarlarındaki muazzam artıştı. YZ dediğimiz teknoloji aslında bu ikisinin üzerine oturur. Devasa veri yığını ve bu veri yığınlarını işleyerek bu yığınlardan anlamlı bir davranış biçimi üretebilecek oldukça güçlü işlemciler birliği.
YZ, sömürülen çevre ülkelerdeki köleleştirilmiş emekle çıkarılan madenlerden elde edilen hammaddeleri kullanır. Bu hammaddelerden emperyalist merkez ülkelerde tasarlanmış ve Tayvan gibi ucuz emek merkezlerinde üretilmiş donanımlar üretilir. Emperyalist merkezlerde ve Hindistan gibi ucuz yazılım emeği cennetlerinde üretilmiş yazılımlarla yine ucuz emek gücüyle etiketlenmiş veriler, bu donanımın üstünde birleştirilir. YZ daha doğarken kapitalist üretim tarzının sömürü mekanizmalarıyla sakatlanmıştır.
Günümüzde bu sömürü mekanizmasının iştah kabartan yanı, YZ projelerine devasa fonların akmasını sağladı. Yapay sinir ağları YZ teknolojisine yeni bir perspektif getirdi. Yapay sinir ağları ve hatanın geri yayılımı gibi yöntemler; devasa veri yığınıyla beslenen, otonom çalışan ve duruma göre kendini uyarlayabilen sistemler üretebilir hale geldi.
Hemen hemen her gün YZ’yle ilgili muazzam sıçramaların “reklamlarını” görmekteyiz. Gündelik yaşam sanki her gün radikal anlamda değişmekte, zihin emeğinin üretkenliği büyük büyük parçalar halinde makinelere devredilmekte. YZ’nin etrafında sermaye sınıfının tahakkümünü meşrulaştırmak için kapitalizmin teknolojik gelişimine sırtını dayamasını sağlayan bir sis bulutu var. Pusulasız anlaşılmaz hale gelen YZ teknolojilerini günümüz üretim ilişkileri ve üretim araçları yoluyla anlamaya çalışacağız. Pusula olarak da Marx’ın kavramlarını kullanacağız. Öyle ya, YZ haberlerinin hiçbiri sermaye birikimi, emek üretkenliği ya da emek gücü gibi kavramlara başvurmuyor. Her gün yeniden yıkılıp yıkılıp kurulan bu gezegende katı olup da buharlaşmayan neler var?
Üretim Aracı Olarak Yapay Zeka
İnsanlık tarihi aynı zamanda üretim araçlarının tarihidir.
Kemik kalıntılarının yapısı nesli tükenmiş hayvan türlerinin yapılarını anlamak için ne kadar önemliyse, emek araçlarının kalıntıları da tarihe karışmış iktisadi toplum biçimlerinin değerlendirilmesi açısından o kadar önemlidir. İktisadi çağları ayırt eden, nelerin yapıldığı değil, nasıl, hangi emek araçlarıyla yapıldıklarıdır.[1]
Kapitalizmin tarihi de fabrikaların ve sanayinin doğuşuyla makinelerin üretime dahil olma tarihi olarak okunabilir. YZ’yi de buraya koyabiliriz.
Makineleşmiş üretim temelde üç değişikliğe neden oldu. Birincisi sanayi üretiminin egemen üretim biçimi olmasıyla toplumsal üretkenlik düzeyi arttı. İkincisi işçinin becerisi makine tarafından soğruldu, makinede içerildi ve işçi üretimde makinenin biyolojik aparatı gibi konumlandı. Makine öncesinde bir işi yapabilmek için gereken ustalık, eğitim ve kol gücü gibi gereklilikler ortadan kalktı. Artık kadın ve çocukların emeği de piyasaya sunulabilir hale gelmişti. Öte taraftan da sanayi üretimi, özellikle emperyalistler lehine diğer ülkelerin üretim koşullarını paramparça etti ve üretim ilişkilerini kökten değiştirdi.
Kol emeğinin makineleştirilmesinin hikayesini bizatihi Marx’tan dinleyebiliyoruz. Ancak ya zihin emeğinin tarihsel süreci bize ne söylüyor? Zihin emeği de özellikle 20. ve 21. yüzyıllar boyunca disipline edildi, basit görevler biçiminde parçalandı, işlerin basitleştirilmesi de makineleştirilebileceğine dair itkiyi güçlendirdi. Her makineleşme hamlesini, özel mülkiyet biçimindeki üretim araçlarını sermayenin sahipliğine ve tasarrufuna soktuğu için sınıf savaşında bir hamle olarak anlamak gerekir. Bu süreç, işçinin biçimsel boyunduruktan gerçek boyunduruğa geçişidir, üretim makineleştikçe, işçi makinesiz üretemez hale gelir.
Öncelikle YZ metalaşabilmenin önkoşulu olan bir kullanım değerine sahiptir. Güçlü işlemciler ve veri yığınlarıyla istatistik-matematik-bilgisayar bilimlerinde somutlaşmış sermaye tarafından temellük edilmiş bilimsel bilginin birleştirilmesidir. Mahkumlara ve yoğun sömürü altındaki ülkelerdeki ucuzlaştırılmış emeğe etiketlettirilen veriler YZ’nin -19. yüzyılda bir fabrikanın tükettiği kömür gibi- en değerli yakıtıdır. Bu nedenle YZ’nin getirdiği kâr, teknolojik sihirbazlığa değil bu sömürü biçimine dayanır.
Yukarıda bahsi geçen satranç oynayan “Türk”ün ismi Amazon’un bir iş modeli olarak pazarladığı “Amazon Mekanik Türk”le (AMT) bugün yine gündemdedir.[2] YZ’nin gelişiminde kol emeğinin makineleşmesine çok benzer bir sürecin işlediğini görürüz. AMT’nin yaptığı faaliyet basit zihin emeği gerektiren işlerin küçük parçalara bölünmesi ve bu parçaların internet üzerinden zaman-mekan bağımsız biçimde işçilere dağıtılmasıdır. AMT Amazon’un e-ticarette pazarlayacağı ürünleri sınıflandırma ihtiyacından doğmuştur sonrasında ise crowdsourcing adında bir hizmet olarak pazarlanmaya başlamıştır. Nasıl ki kol emeğinin doğuşunda manifaktür döneminde işlerin küçük ve tekrara dayalı parçalara bölünmesi süreci, makineleşmiş sanayiyi üretmek için bilgi ürettiyse, bugün AMT gibi platformlar, emek gücünü yasal korumalardan mahrum bırakarak ve değersizleştirerek YZ’nin “makine öğrenmesi” için ihtiyaç duyduğu etiketlenmiş verileri üretmektedir. Şirketlerin fon bulmak için büyü gibi gösterdikleri YZ’nin arkasında milyonlarca saatlik karşılığı ödenmemiş emek vardır.
Yapay Zekanın Üretim İlişkilerine Etkisi
YZ tasarım, yazılım, çeviri, metin yazarlığı, sağlık, sigortacılık, robotik, finans ve sürücüsüz araçlar gibi birçok farklı alanda işe koşulma niyetinde. Bu alanlardan bazılarında hala deneme aşamasında bazılarında önemli gelişmeler gösterdi, bazılarındaysa emekliyor denilebilir. YZ kimi uygulama alanlarında üretken emeğin kimisinde üretken olmayan emeğin yerine geçecek. Üretken bir emek türünün yerine geçtiği koşulları anlamak kapitalist üretim tarzında daha elzem gibi duruyor. Üretken emeğin aslında artık değer ürettiğini düşünürsek YZ artık değer üretir mi sorusu zihinlerde beliriveriyor.
Kapitalist üretim tarzı içinde üretim aracı sabit sermaye formunu alır. Bu, bir tekstil makinesi olsun ya da bir çevirmenlik bürosundaki işe koşulan YZ olsun yine aynıdır. Nasıl ki metanın mideden ya da hayal gücünden doğan bir ihtiyacı karşılaması metanın karakterinde hiçbir şey değiştirmeyecekse, sabit sermayenin de zihin emeğinin ya da kol emeğinin süreçlerinde aktifleşmesi onun sabit sermaye karakterini değiştirmez.
Dolayısıyla YZ artık değer yaratmaz, ancak kendi değerinin bir kısmını metaya aktarır. Fiziki makine fiziksel olarak nasıl değer kaybediyorsa yeni teknolojik gelişmeler daha efektif YZ’ler yarattıkça elimizdeki YZ eskidiği için değer kaybeder. Metaya aktardığı değer de en fazla YZ’nin üretimi için harcanmış toplumsal emek miktarı kadar olabilir. Yani belirli bir veri setiyle eğitilmiş çeviri işlerinde uzmanlaşmış bir YZ bir sonraki gelişkin versiyonu yayınlanana kadar, o veri setini etiketleyen ucuz emekten onun için çıkarılan madene kadar harcanmış toplumsal emek miktarını değer olarak çevirilere aktaracaktır. Sonrasında o da yeni versiyonunun üretici gücüyle rekabet edemeyeceği için ıskartaya çıkacaktır.
Sabit sermayenin bir bileşeni olan YZ de kâr oranlarının eğilimi yasasından muaf olmayacaktır. Sermayenin organik bileşeni arttıkça daha az canlı emek metada somutlaşır ve kâr ancak bu ödenmemiş ama metada somutlaşmış canlı emekten doğduğu için YZ kapitalizmin çelişkilerini çözecek bir araç değil bu çelişkileri devam ettirecek bir teknolojik araçtır.
Sabit sermayedeki her teknolojik gelişme toplumun üretken gücünü arttırdığı gibi emek konfigürasyonunu da değiştirir. YZ’nin aktif olarak üretime entegrasyonu belirli emek türlerini ücretli emek ilişkisi dışına atıp onları göreli artık nüfusa iter. Bugünden görmeye başladığımız -veri etiketleme gibi- insan zihnini körelten birçok yeni iş türü de doğuyor ve doğabilir. Zihin emeğinin gerçek boyunduruğa alınma sürecini inceleyen Braverman YZ’deki gelişmelerin çoğuna şahit olmadığı halde aşağıdaki tespiti yapabilmiştir:
Emek sürecindeki her adım, mümkün olduğu ölçüde, özel bilgi ve eğitimden kopartılarak basit emeğe indirgenir. Bu arada, özel bilgi ve eğitimin kendileri için muhafaza edildiği göreceli olarak az sayıdaki insan da mümkün olduğu ölçüde basit emeğin yükümlülüklerinden özgür kılınır. Bu biçimde, bütün emek süreçlerine, en aşırı uçlarında, zamanları sonsuz biçimde değerli olanlarla, zamanları beş kuruşluk değere sahip olmayanları kutuplaştıran bir özellik kazandırılır.[3]
YZ aynı zamanda makineleşmiş sanayi nasıl zanaatkârları proleterleştirdiyse şu anda freelance yürütülmesi mümkün olan kimi işlerin de YZ’siz üretilmemesine neden olabilir. Bilgisayar ve internet bağlantısıyla canlı emeğin üretken olabildiği yazılımlar ve çeviriler için uzmanlaşmış YZ’ler üretim faaliyetini merkezileştirir. Bu da düzensiz, yasalarla korunmayan tekrara dayalı, basitleştirilmiş yani organik zekanın bütün potansiyelini tüketen bir emek cehennemi yaratmaya katkı sağlar.
Yazılım alanında Devin’in müjdelediği şey buydu. Devin işi yapacaktı, yazılımcı fabrikada makine başında bekleyen işçi gibi Devin’i gözlemleyecekti. Bugün kompleks yazılım mimarileri tasarlayan yazılımcılar, YZ’nin organik eşlikçileri haline gelip basit işleri yerine getiren kişiler olacaklardı. Yazılım üretme kapasitesi de sermayenin elinde bugün olduğundan daha da fazla tekelleşecektir. Ancak sermayenin kendi mezar kazıcılarını hevesle çoğaltmak için kurduğu bu hayal, bugün gündelik yaşamı dönüştürmekten oldukça uzak. Ancak yazılım emeğindeki örgütlülüğün düşüklüğü, Devin’in yalanının -ve onun gibi birçok abartının- bile piyasada emek ücretleri üzerinde baskı yaratabilmesine imkan sağladı. Teknoloji şirketlerinin pandemi günlerinde ihtiyaç duydukları yazılım emekçilerine ihtiyacı kalmamıştı. Bu teknoloji devleri yazılımcıları üretim sürecinin dışına iterken bunun nedenini YZ’deki gelişmelerin yazılım emeğinin yerine geçmesi olarak duyurmaya çalıştı. YZ’nin bir etkisi de örgütsüz yazılımcıların zihinlerinde yeni bir Demokles kılıcı sallamak oldu.
Yapay Zekanın Sermaye Aklı
Karar alma konularında seferber edilmeye çalışılan YZ’ler, bugün kanlı canlı insanların ürettiği devasa yoğunluktaki verilerden öğreniyor. Filistin’de soykırım yapan İsrail’in yapay zekaları bir insanın ölümüne ve yaşamına dahi karar verebiliyor.[4] Marx’ın “Egemen düşünceler, egemen maddi ilişkilerin fikrî ifadesinden, düşünceler halinde kavranan egemen maddi ilişkilerden, yani bir sınıfı egemen sınıf yapan ilişkilerden başka bir şey değildir” önermesinden yola çıkıldığında, sermaye sınıfının hegemonyası altında yaşayan insanların yarattığı veriden öğrenen YZ’nin de sermayenin düşüncelerini aktardığını söylemek zor değildir. Microsoft’un Twitter hesabı kullanan YZ’si 24 saat içinde ırkçı, Nazi sempatizanı ve soykırım destekçisi haline geldi. İnsan Kaynakları için kullanılan birçok YZ, önceki İK çalışanlarının verilerinden eğitildiği için özgeçmiş elerken ırkçı ve cinsiyetçi kararlar aldı. Sermaye sanal alemde de kendi suretinde bir dünya yarattı.
Sermaye aklının bir insan tarafından dillendirilmesinin öznel karakteri ortadadır. Ancak bu aklın bir makine aracılığıyla icra edilmesi sahte bir gerçeklik düzlemi de yaratıyor. Sermaye işçi sınıfıyla savaşında kendisine bir silah yaratıyor, bir yandan da işçilerin zihinsel kapasitelerini köreltiyor. Başka bir yazıda YZ ile yaratılmaya çalışan gerçeklik düzleminin olabilecek sınıfsal etkilerini ve bu sahte gerçeklikle nasıl mücadele edilebileceğini de tartışmaya çalışmak önemli gibi görünmekte.
Organik Zekanın Sefaleti
Chatgpt-3’ün eğitiminde 700.000 litre su kullanıldı. 2019 yılında Google’ın 3 veri merkezlerinin soğutulması için 3,7 milyar litre su harcandı.[5] Dünyanın ekolojik yıkımın eşiğinde olduğu bugünlerde, insanlar için seferber edilebilecek şeylerin, sermayenin etrafına sis perdesi çektiği, mistikleştirdiği YZ’nin ayrıcalıklı vazgeçilmezliğiyle meşrulaştırılarak sınırsızca yine sermayenin hizmetine sunulması, işçilerin sefaletinin nedenlerinden biridir. Bugün YZ organik zekaların köreltilmesiyle gelişiyor. Sermayenin fantezisi gerçek olursa zihin ancak YZ ile rekabet edecek kadar ucuzsa işe koşulabilir:
Yankee’ler taş kırma makineleri icat etti. İngilizler bunları kullanmıyor; çünkü, bu işi yapan “zavallı” (İngiliz ekonomi politiğinin tarım işçisi için kullandığı teknik terim “wretch”tir), emeğinin o kadar küçük bir kısmının karşılığını alır ki, makine kullanılması üretimi kapitalistler için pahalılaştırırdı.[6]
YZ’nin kimi sınırlılıklarını yakın zamanda aşabilip aşamayacağı hala meçhul. İnsanların işleri ilk kez makinelere devredilmiyor. Sanayi kapitalizmi doğarken makinelere karşı Luddistler sabotaj eylemleri gerçekleştirdi ancak tarihsel materyalizmin gösterdiği gibi egemen üretim biçiminin değişmesine engel olamadılar. Tarihin akışına karşı yüzmenin sınırlılıklarına takıldılar. Bugünün komünistleri olarak bizler bir geçmişi çağırmıyoruz, elimizde ne varsa onları komünist aklın süzgecinden geçirip yerli yerine oturtmayı hedefliyoruz, YZ de bu elimizdekilere dahildir.
YZ kapitalist üretim tarzı ayakta kaldığı sürece biz işçilerin karşısına yabancı bir güçmüş gibi çıkacaktır. Komünist üretim tarzında kapitalizmin yıkıcılığın aksine sermayenin dünyayı çarçur etmesine izin vermeden organik beyinlerin komünist YZ teknolojileriyle birlikte zenginleşmesi esas olmalıdır. Bunun hayallerini de başka yazılarda tartışalım.
Kaynakça:
[1] Marx, K. (2011). Kapital Ekonomi Politiğin Eleştirisi I. Cilt Sermayenin Üretim Süreci. İstanbul:Yordam Yayınevi, 183. [2] Bilim ve Aydınlanma Akademisi, Bilgisayar Çağı’nın Yeni Sömürü Modeli: Kitle Kaynaklı Çalışma-“Amazon Mechanical Turk” örneği, https://bilimveaydinlanma.org/bilgisayar-caginin-yeni-somuru-modeli-kitle-kaynakli-calisma-amazon-mechanical-turk-ornegi/ [3] Braverman, H. (2008). Emek ve Tekelci Sermaye: Yirminci Yüzyılda Çalışmanın Değersizleştirilmesi. İstanbul: Kalkedon, 103. [4] Boratav, K. Gazze: 'Akıllı' bir soykırım programı daha…, https://haber.sol.org.tr/yazar/gazze-akilli-bir-soykirim-programi-daha-393294 [5] Bilim insanları, ChatGPT'nin eğitiminde ne kadar su harcandığını ortaya koydu, https://www.indyturk.com/node/623716/ya%C5%9Fam/bilim-insanlar%C4%B1-chatgptnin-e%C4%9Fitiminde-ne-kadar-su-harcand%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-ortaya-koydu [6] Marx, K. (2011). Kapital Ekonomi Politiğin Eleştirisi I. Cilt Sermayenin Üretim Süreci. İstanbul:Yordam Yayınevi, 383.