Suriyelilerin Bitmek Bilmeyen İmtihanı: “Geri Dönecekler mi?”

Figen Algül9 Şubat 2025

Bundan tam 14 yıl önce ülkenizde savaş çıkmış ve siz belki düzenli, belki de düzensiz göç ile komşunuz Türkiye’ye sığınmışsınız. “Geçici koruma statüsü”nden belki yararlandınız belki de yararlanamadınız.

14 yıldır yaşadığınız ülkeye şüphesiz ki kök saldınız ve 61 yıldır ülkenizi yöneten BAAS rejimi sona erdi ve iktidar el değiştirdi. Başa geçen İslamcı/cihatçı yeni yönetim nostaljik bir söylemle şöyle diyor: “Gelin, ülkenize dönün, ülkeyi birlikte yeniden kuralım.”

Bu tür bir ılımlı ve iyimser söylem karşısında bireylerin kararları nasıl şekillenebilir?

Bu söylemin benzerini 1995 sonrası dönemde Bosna’da da gördük ve Bosna’da yaşanılan savaştan ötürü başka ülkelere göç etmiş olan bazı Bosnalılar o dönemki iyimser söyleme kulak vererek ülkelerine geri döndüler ve büyük ölçüde adaptasyon sorunları yaşadılar.[1] 

Geri Dönüş Algısı ve Gerçekler

Türkiye’de ana akım medya Esad rejiminin düştüğü günden bu yana yayınladığı haberlerdeki söylemleri ile Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin yoğun bir geri dönüşünün söz konusu olduğuna dair bir hava yaratıyor.

Peki durum gerçekten böyle mi?

İçişleri Bakanı Yerlikaya 29 Ocak’ta verdiği demeçte Suriye’deki rejimin düşmesinden yani 9 Aralık’tan bu yana geçen 51 günlük süreçte, 81 bin 576 Suriyelinin gönüllü geri dönüş yaptığını belirtti.[2] Bu da günlük olarak ortalama 1600 civarında kişiye tekabül ediyor.

Yani, ana akım medyada “köpürtüldüğü” gibi akın akın bir geri dönüş söz konusu değil.

Alana dair Hollanda’da yapılan bir araştırma gösteriyor ki, en yoğun gönüllü geri dönüşler göç edenlerin ülkelerindeki savaşın sona ermesinin hemen peşinden yaşanıyor. Yapılan bu araştırmaya göre bunun nedeni savaş bitiminden hemen sonra, ülkelerinden göç etmiş olanların duygusal yoğunlukta olmaları ve kararlarını duygusal bir bakış açısıyla alıyor olmaları. Bosna’daki savaşın sonuçları ve savaş sonrası kurulan hükümetin özellikleri Suriye vakası ile bir tutulamayacak olsa da Bosna’ya dair bu araştırmanın sonuçları bize gösteriyor ki, en yoğun gönüllü geri dönüşler aslında savaşın bitiminden hemen sonra yaşanılıyor olanlar.[3]

Diğer yandan, sahadaki gazetecilerden gelen haberler Türkiye’de yaşayan Suriyeli ailelerden genellikle ve öncelikle ailenin bir erkek üyesinin gönüllü geri dönüş yaptığı yönünde. Yani geri dönen bireylerin genellikle ülkelerindeki durumu gözlemlemek ve ailelerini getirme kararı alıp almamak konusunda bir değerlendirme yapmak amacıyla hareket ettiği anlaşılıyor.[4]

Türkiye, geçici koruma statüsündeki Suriyelilere bu konuda şöyle bir kolaylık sağlıyor: 1 Ocak 2025 ile 1 Temmuz 2025 tarihleri arasında, geri dönüş hazırlığı yapmak amacıyla ülkesinin güncel durumunu yerinde görmek isteyen geçici koruma altındaki Suriyelilere, aile reisi veya ergin bir aile üyesi için en fazla 3 defa kullanılabilecek izinli çıkış-giriş hakkı tanınıyor. Bu izinli çıkış-giriş hakkı kullanıldığında, geçici koruma kimliği iptal edilmiyor.[5]

Tarihten Dersler: Bosna ve Almanya Örnekleri

Türkiye’de yaşayan Suriyeliler elbette ki homojen değil, heterojen bir topluluk. Kendi içlerinde çeşitli sınıflardan, katmanlardan oluşuyor.

Peki Esad rejiminin düşmesinin ardından hangi Suriyeliler ülkelerine gönüllü geri dönüş yapacak olabilir? Bunları iki kategoriye ayırabiliriz:

Birinci grup şu an Suriye’de Esad rejiminin yerine geçmiş olan HTŞ iktidarı ile uzlaşı içerisinde olanlar olabilir.

İkinci grup ise Türkiye’ye son dönemde göç etmiş olan, yani henüz kök salmamış olan Suriyeliler olabilir. Çünkü yine alana dair yapılan araştırmalar, örneğin Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) araştırmaları, sığınmacıların dönüş oranının sığındıkları ülkedeki kalış süresiyle ters orantılı olduğunu gösteriyor. İlk 5 yılda geri dönüş oranı yüksek olurken, 10 yıldan sonra bu oran üçte bire düşüyor.[6] Yani yurtdışında kalınan süre uzadıkça göç edenlerin ülkelerine geri dönüş yapma oranı da düşüyor.

Bu iki grubun dışında kalanlar şu an belirsizliklerle dolu olan Suriye’ye neden gönüllü geri dönüş yapsınlar?

Evet, doğrudur. Türkiye’nin geçici koruma statüsünü iptal etme yetkisine sahip olduğu bilinmektedir. Bu durum, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 91. maddesi ve Geçici Koruma Yönetmeliği’nde belirtilmiştir. Peki, Türkiye elindeki yetkiyi kullanarak geri dönüşlere dair sıkı bir politika izlerse ne olur? Bazıları ülkelerine döner, bazıları Türkiye’de kalmanın başka yollarını arar, bazıları ise 3. ülkelere göç edebilir.

Yine Bosna Savaşı’ndan örnek verecek olursak; 1995 yılında, Bosna Savaşı’nı sonlandıran Dayton Barış Antlaşması’nın imzalanmasının ardından, Almanya ülkedeki Bosnalı sığınmacıların geri dönüşünü teşvik etmek amacıyla Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ile işbirliği yaparak bir geri dönüş programı başlattı. Bu program kapsamında, geri dönenlere maddi yardım sağlandı. Almanya’da çalışma izni ve sosyal entegrasyon olanaklarının kısıtlı olması nedeniyle, birçok Bosnalı sığınmacı ülkelerine geri dönme kararı aldı. 1997-1998 yılları arasında, Almanya’nın uyguladığı politikalar sonucunda yaklaşık 194 bin Bosnalı sığınmacı Bosna-Hersek’e geri döndü.[7] Bu süreçte, Almanya’daki bazı Bosnalı sığınmacılar, geri dönüş yerine başka ülkelere göç etmeyi tercih etti. Örneğin, Kanada ve Avustralya gibi ülkeler, Bosnalı mültecileri kabul ederek ikinci bir göç dalgasına ev sahipliği yaptı. Bu durum, Almanya’nın geri dönüş politikalarının bazı sığınmacıları alternatif arayışlara yönlendirdiğini gösteriyor.

İlaveten, sahadaki uzmanların öngörüleri de Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin geçici koruma statülerinin iptal edilmesi halinde, 3. ülkelere oluşacak göç dalgalarına karşı tedbir amaçlı olarak ülkemize yeni ekonomik yardım paketleri gelebileceği yönünde.

Nitekim, 8 Aralık’ta Esad rejiminin düşmesinin hemen ardından ABD Dış İşleri Bakanı Antony Blinken 12 Aralık’ta[8], Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise 17 Aralık’ta,[9] peş peşe Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. Blinken’ın ziyaretinin hemen ardından 14 Aralık’ta Erdoğan, Türkiye’de yaşayan Suriyelilere dair “Birikimleri ile, işi ile, kabiliyetleri ile, emeği ile, üretimi ile ülkemize katkı vererek burada kalmak isteyenlerin de başımızın üstünde yeri vardır” açıklamasını yaptı.[10]

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile olan görüşmenin ardından ise Leyen X hesabında şu açıklamayı yaptı: “Türkiye göç konusunda kilit bir ortak olmaya devam ediyor. Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapma çabalarını desteklemek amacıyla 2024 yılı için ilave 1 milyar avro şu anda tahsis edilmiş durumda.”[11]

Yani Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin geri dönüşlerine dair Türkiye’nin olası bir sıkı politika uygulaması ihtimalinde ortaya çıkacak olan, başka ülkelere doğru gerçekleşecek hareketliliğe karşı önlem bâbında ilk etapta 1 milyar avroluk bir ödenek çıkardı. Bu da demek oluyor ki, Türkiye yüksek olasılıkla “geçici koruma statüsü”nü iptal etmeyecek ve toplumda oranı yüksek bir kesim tarafından beklenen kitlesel geri dönüşler de büyük olasılıkla gerçekleşmeyecek.

Bu noktadan sonra, gelecekteki politikalar nasıl şekillenmeli?

Bunun için yakın tarihe göz atmakta fayda var. Örneğin Türkiye’den Almanya’ya gerçekleşen işçi göçlerini düşünelim. Alman toplumu ülkelerine göç etmiş olan Türk işçileri çok uzun süre “misafir işçiler” olarak adlandırmıştı. Benzer yaklaşım Türkiye’de de bu sefer savaş nedeni ile göç etmiş olan Suriyeliler için sergilendi. Kendilerine “misafirlerimiz” dendi. Bu söylem, toplumsal algıda belirli reflekslerin ortaya çıkmasına neden oldu. “Bu kadar uzun misafirlik olmaz” ya da bugünlerde sıklıkla duyduğumuz “Esad gitti, misafirlik bitti” söylemleri gibi…

Almanya gerek yönetim gerek toplum olarak ülkelerine göç etmiş Türk işçilerine “misafir” gözüyle bakmış olmanın, kalıcı olduklarını çok geç kabullenmiş olmanın bedelini ağır ödedi ve belki de hâlâ ödüyor. Entegrasyon, sosyal uyum ya da harmonizasyon politikalarında çok geciken Almanya bugün üçüncü kuşak ya da dördüncü kuşağa gelinmiş olmasına rağmen hâlâ sorunlarla boğuşuyor.

Ne yapmıştı Almanya? O dönem Türkiye’den gelen göç dalgasını “misafir işçiler” olarak adlandırarak onlar için sadece Türkçe eğitim veren okullar kurmuştu.[12] Yine bu politikanın da benzerini Türkiye’de nasıl gördük? Türkiye de “misafirlerimiz” için Suriye müfredatı ile Arapça eğitim veren geçici eğitim merkezleri kurdu. Bu geçici eğitim merkezleri ülkemizde 2016’ya kadar faaliyet gösterdi. Bu süreçte, savaşın başladığı 2011’den bu yana geçen 13 yıllık dönemin ilk beş yılından sonra bu politikadan vaz geçildi ve geçici koruma statüsündeki Suriyeliler Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Milli Eğitim Bakanlığı kapsamındaki okullara entegre edilmeye başlandı. Alana dair araştırmalar gösteriyor ki geçici koruma statüsündeki Suriyeli çocukların %65 oranında Milli Eğitim Bakanlığı okullarına entegrasyonu sağlandı.[13] Ama ne yazık ki, bu yüksek bir oran değil. Daha kat edilmesi gereken çok yol var.

Yazı boyunca sıralanan koşullar altında sürdürülebilir ve sağlıklı bir geri dönüş politikasının uygulanması çok zor. Öncelikle Suriye’ye uluslararası destek sağlanmalı, barınma ve çalışma koşulları oluşturulmalı.

Türkiye’de ise, hem ülke yönetimi hem de toplum açısından kitlesel geri dönüşlerin olmayacağı gerçeği artık bir an evvel kabul edilmeli, bu gerçeklikle barışılmalı ve ilgili entegrasyon, sosyal uyum ya da harmonizasyon politikalarına hızla geçiş yapılmalı ve unutulmamalı ki sosyal uyum politikaları sadece göçmenler için değil, bir o kadar da yerleşik halk için oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.

Türkiye’nin Önündeki Yol Haritası

Türkiye’de yukarıda değindiğimiz Almanya örneğinden ders çıkararak, birçok Suriyelinin geri dönmeyeceği gerçekliğini ne kadar süre reddederse sosyal uyum politikalarını üretmek için de o kadar geç kalınacağının bilincinde olunması gerekiyor.

Elbette ki, entegrasyon, sosyal uyum veya harmonizasyon politikaları üretilirken anaakım medyaya da düşen çok büyük sorumluluklar var. Acilen ülkemizde yaşayan Suriyelilere yönelik olarak gerek muhalif gerekse iktidar yanlısı medyada bile gördüğümüz dezenformasyon, ayrımcılık, ötekileştirme, nefret söylemi ve ırkçılığa dair düzenlemeler yapılmalı ve bu tarz içeriklere yaptırım uygulanmalıdır. Unutmamalıyız ki, üretilen her nefret söylemi ileride güvenlik sorunu oluşturacaktır.

Suriyelilerin karıştıkları olayların Türkiye’deki toplam asayiş olaylarına oranının 2014-2017 arasında yıllık ortalama %1,32 olduğu görülmektedir.[14] Daha güncel verilere bakıldığında, 2022 yılında Türkiye’de kayıtlı olan 3,5 milyon Suriyeli sığınmacının suç işleme oranının ise %1,9 olduğu belirtilmiştir.[15] Bu veriler, Suriyelilerin suç işleme oranlarının toplumdaki algının aksine düşük olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, medya adli bir vaka yaşandığında Suriyelileri hedef alan haberler yapmak yerine, konuya dair kamu spotlarının yanı sıra, Türkiye’de yaşayan Suriyelilere dair güzel örnekleri, başarı hikâyelerini göstermelidir. Medyada, Suriyelilere yönelik toplumda zaten var olan %77 oranındaki mülteci karşıtlığının[16] körüklenmesi yerine hak haberciliği, barış gazeteciliği, çözüm odaklı habercilik ve mülteci haberciliği teşvik edilmelidir.

Aksi takdirde, tıpkı Almanya’nın geçmişte Türk işçi göçmenlere dair yaşadıkları gibi biz de sosyal uyum politikalarını zamanında üretemediğimiz için üçüncü, dördüncü kuşak Suriyeliler söz konusu olduğunda gerek ekonomik gerekse güvenlik açısından çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağız.

[1] Bu konuda daha kapsamlı bilgi için Özge Algül’ün Utrecht Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Çalışmaları programında yazdığı ve Şubat-Mayıs 2019’da Saraybosna/Bosna-Hersek'te yürütülen saha araştırmasının sonuçlarına dayanan yüksek lisans tezine bakılabilir.
14 Nisan 2020’de Utrecht Üniversitesi'nde yılın en iyi yüksek lisans tezi ödülüne layık görülen
(https://www.uu.nl/en/news/graduation-research-on-bosnian-war-refugees-wins-vliegenthart-thesis-award-2019) çalışma Bosnalı mültecilerin geri dönüşünü, yeniden yerleşmesini ve mevcut yeniden göç isteklerini araştırıyor ve Bosnalı mültecilerin geri dönüşünün uzun vadeli sonuçlarına bakarak önceki düzenlemelerden ve deneyimlerden dersler çıkarmayı amaçlayarak, böylece, gelecekteki geri dönüş vakaları için sürdürülebilir programlar geliştirmek için kapsamlı öneme sahip uluslararası ve ulusal düzeyde politika önerilerinde bulunuyor.
Algül, Ö. (2019). Pursuing Peace: The Return of Bosnian War Refugees from "Paradise Lands" to "Home" (Master's thesis). Utrecht University-International Development Studies
https://studenttheses.uu.nl/bitstream/handle/20.500.12932/34337/THESIS%20-%20Ozge%20ALGUL%20%282020%29.pdf?sequence=2&isAllowed=y
[2] “Bakan Yerlikaya, ülkelerine dönen Suriyeli sayısını açıkladı”
https://anlatilaninotesi.com.tr/20250129/bakan-yerlikaya-ulkelerine-donen-suriyeli-sayisini-acikladi-1093171781.html SputnikTürkiye. Erişim: 29.01.2025
[3] Algül, Ö. (2019). Pursuing Peace: The Return of Bosnian War Refugees from "Paradise Lands" to "Home" (Master's thesis). Utrecht University-International Development Studies s. 57
https://studenttheses.uu.nl/bitstream/handle/20.500.12932/34337/THESIS%20-%20Ozge%20ALGUL%20%282020%29.pdf?sequence=2&isAllowed=y
[4] “Suriye'ye gönüllü geri dönüş: 'Henüz yoğun dönüş yok'”
https://www.bbc.com/turkce/articles/ce8e49p091ro?fbclid=IwY2xjawHOwwNleHRuA2FlbQIxMQABHY7So624tx3tN3bv9MojlQmRRKnJgjUtqJNb-XCJe0gmSNERGp8Z_-dObg_aem_MrbMwR-bgZALP_ITfyQDEw BBCTürkçe. Erişim: 18.12.2024
[5] “Göç İdaresi Başkanlığından Suriyelilerin geri dönüş işlemlerine ilişkin bilgilendirme”
https://www.aa.com.tr/tr/gundem/goc-idaresi-baskanligindan-suriyelilerin-geri-donus-islemlerine-iliskin-bilgilendirme-/3442119  Anadolu Ajansı. Erişim: 05.01.2025
[6] Köse M., “Suriye’den Türkiye’ye, Türkiye’den Suriye’ye: Geri Dönüşün Geleceği”. Perspektif. 15.12.2024 https://perspektif.eu/2024/12/15/suriyeden-turkiyeye-turkiyeden-suriyeye-geri-donusun-gelecegi/ Perspektif.Eu Erişim: 18.12.2024
[7] Akdeniz, O. C. “Sığınmacıların Geri Dönüşü Mümkün mü: Bosnalı Göçmenler ve Suriyeliler” 20.11.2023 https://daktilo1984.com/bultenler/siginmacilarin-geri-donusu-mumkun-mu-bosnali-gocmenler-ve-suriyeliler/ Daktilo 1984. Erişim: 05.01.2025
[8] “ABD Dışişleri Bakanı Blinken Ankara'da: Erdoğan ile Suriye'yi görüştü.”
https://tr.euronews.com/2024/12/12/abd-disisleri-bakani-blinken-ankarada-erdogan-ile-suriyeyi-gorustu EuroNews. Erişim: 18.12.2024
[9] “Türkiye ve AB, Suriye konusunda hangi başlıklarda uzlaştı?”
https://www.bbc.com/turkce/articles/c3e3z54gqdzo BBCTürkçe. Erişim: 18.12.2024
[10] “Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı bir yükü tereddüt etmeden sırtlandık”
https://www.iletisim.gov.tr/turkce/haberler/detay/cumhurbaskani-erdogan-hicbir-ulkenin-altindan-kalkamayacagi-bir-yuku-tereddut-etmeden-sirtlandik#:~:text=Birikimleriyle%20i%C5%9Fiyle%20kabiliyetleriyle%20eme%C4%9Fiyle%20%C3%BCretimiyle,i%C3%A7inde%20ya%C5%9Famalar%C4%B1%2C%20geleceklerine%20g%C3%BCvenle%20bakabilmeleridir Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı. Erişim: 18.12.2024
[11] “Erdoğan'la görüşen Von Der Leyen: Suriyeli mülteciler için Türkiye'ye ekstra 1 milyar euro yolda”
https://tr.euronews.com/2024/12/17/erdoganla-gorusen-von-der-leyen-suriyeli-multeciler-icin-turkiyeye-ekstra-1-milyar-euro-yo EuroNews. Erişim: 18.12.2024
[12] “Didem Danış’la Türkiye’deki Göçmenler”, Göç Notları Podcasti, Bölüm 10, 19.11.2024,
https://open.spotify.com/episode/3nHMGT1NiUnkgh8WBZXZPC?si=5w94YvZuToCLaSYQwxUkrQ&nd=1&dlsi=c5db2610ad304389 Erişim: 18.12.2024
[13] Usta, M. E., Arıkan, İ., Şahin, Y., & Çetin, M. S. (2018). Suriyeli Eğitı̇mcı̇lerı̇n Gözünden Geçici Eğı̇tı̇m Merkezlerinde Karşılaştıkları Sorunların İncelenmesi . Mukaddime, 9(1), 173-188 DOI: 10.19059/mukaddime.341921
[14] “İçişleri Bakanlığı Suriyelilerin suç oranlarını açıkladı” https://indigodergisi.com/2017/07/icisleri-bakanligi-suriyelilerin-suc-orani/ 05.07.2017. İndigo. Erişim: 05.01.2025
[15] “İşte Suriyelilerin suç işleme oranı” 25.12.2023 Türkiye. https://arsiv.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/iste-suriyelilerin-suc-isleme-orani-991911 Erişim: 05.01.2025
[16] World Refugee Day- Global Attitudes Towards Refugees Report, UNHCR & IPSOS, June 2024. s. 17.