Hakkında uzunca yazıp çizilen 2008 krizi hakkında genel algı, büyük bir kıyametin eşiğinden dönüldüğü yönündedir. Hele soldan bakınca, sanki sistemin alaşağı edilebileceği o köşe taşının sökülmesine ramak kaldığı romantizmine kapılmak yaygındır. Fakat 2008 krizi hakkında bunca yoğun duyguya rağmen krizin günümüze bıraktığı miras sınırlı duruyor.
Ne olmuştu? Krizin karşısında emperyalist merkezde birkaç kurum kurban verildi, çeşitli finansal kurumlar devasa miktarlarda paralar ile kurtarıldı, merkez bankaları finansal sisteme yıllarca ucuz para enjekte etti. Verilen hibe paraların, ucuz kredinin ve enjeksiyonların hesabı da halka yıllar içerisinde enflasyon olarak, alım gücünün düşmesi olarak kesilmeye devam ediyor. Tanıdık bir resim var ortada.
2008 sonrası kolay para dediğimiz o dönemde hem şirketler piyasadan kendi hisseleri geri satın alarak[1] kendi saflarını sıklaştırmış oldu, hem de daha fazla uluslararası ekonomik parsellemeye de fırsat tanıdı.[2] Kolay paradan payını alabilen burjuvazi emlak gibi taşınmazları satın alarak mülkiyetin toplandığı merkezleri daralttı. Bulduğu kolay parayı sermaye olarak emperyalist merkezden çepere aktarıp[3], oradaki ucuz işgücünden faydalanacak tesisler inşa etti veya çeperdeki ülkelere aktarılan kolay para bu ülkeleri daha fazla borçlanmaya itti.[4]
Bir yandan da 2008’de kayda değer bir şekilde azalsa da dünya borsalarının fiyat grafiklerinin çoğu 1980’den itibaren seyrettiği genel eğriye kaldığı yerden devam ediyor. Gerçekleşen ekonomik krizlerin sıklığına bakıldığında[5] ise yirminci yüzyılın başındaki krizlere kıyasla bugünlerde daha sık ve daha derin krizler gerçekleştiğini söylemek için de henüz çok erken.[6]
Birleşik Krallık[7] ve Fransa[8] gibi merkez ülkelerde reel ortanca ücretler sabit seyrederken, bu ülkelerin ekonomik kurumları ve finans sistemlerine varlıksal bir tehdit olduğunu söylemek zor. ABD ve Almanya’da ise reel ortanca ücret[9] ve kişi başı GSYH[10] de artmaya devam ediyor.[11] Ancak biliyoruz ki bu, emperyalist merkezde halklar giderek büyüyen refah içinde yaşıyor demek değil. Öyle olmadığını görmek için ortanca ücret ile ortanca konut/kira fiyatları arasında açılan makasa[12] bakmak yeterlidir. Alım gücünün düşmesiyle beraber “satın alma, kirala” sloganı her ülkede yaşayanlar için bir alınyazısına dönüşmekte.
Yine de sebeplerinin “neoliberalizmin kaçınılmaz üretici hatası” olduğu bu krizden, burjuvazi kalıcı hasar olmadan çıkabilmişken, nasıl olur da 2008 krizini neoliberalizmin tıkandığı, sarkacın geri geldiği o an olarak tarif edebiliriz?
Neoliberalizmin kolay para dönemi 2008’e kadar görülmemiş çapta bir uygulamaydı. Para hibeleri (likidite enjeksiyonları) ve ucuz krediler ilk defa bu kadar fazla kurum tarafından, bu kadar fazla miktarda ve bu kadar uzun sürede temin ediliyordu. Kısacası bir taktik denendi. Denenen taktiğin sonucu, günah keçileri dışında burjuvazinin bu krizden sapasağlam çıkmasıdır. Yine işçi sınıfının pahasına.
Bu sebeple 2008’i tanımlarken neoliberalizmin hayati tehlike atlattığını söylemek güç.[13] Sınıflar arası uçurum derinleştirilerek bu kriz aşıldı. Sadece varlık eşitsizliği grafiklerine bakmak yeterli: Türkiye’de ve emperyalist merkezde en zengin %1’lik kesim giderek daha fazla varlığı elinde tekelleştiriyor[14], 2008’de aksamadan.[15]
2008 krizinin ardından ekonomik temelli siyasi örgütlenmelere bakalım. Türkiye’de 2013 Gezi Parkı Direnişi, İspanya’da 2015’teki 15M hareketi, Fransa’da 2018’de başlayan “gilets jaunes” hareketi gibi ekonomik temelleri olan eylemlerin ardında bıraktığı siyasi oluşumlar ülke gündemlerini zorlamaya devam etse de 2008’in bu hareketler gibi doğrudan bir siyasi mirası olmaması dikkat çekicidir. Occupy Wall Street gibi kitlesel eylemlere rağmen, krizin ardından küresel ekonomik kırılmalara dayandırılan hareketler günümüze devam edememiş durumda. Bunun aksine iklim değişikliği, göç dinamikleri ve kimlik gibi toplumsal kırılmalara dayanan siyaset küresele yayılabilmekte.
Yerel ekonomik damarda kırılmalar siyasi cilde zuhur edebilse de küresel alanda ekonomik değil toplumsal krizler kitleselliğe ulaşabiliyor.
Emperyalist merkezde de halk enflasyondan, temel gıda ürünlerinin fiyatlarından, hayat pahalılığından, konut fiyatları ve kiradan[16] mustarip. Ekonomik acılar seçmenleri bu ülkelerde muhafazakâr partilerden uzaklaştırıp sosyal demokrat partilere doğru itse de mevcut sistemde kalıcı çözüm üretemeyen sosyal demokrasi yerini, yerel ekonomik endişeleri ağzına sakız ederken toplumsal kırılmalar üzerinden ajitasyon yapan aşırı sağ dalgalara bırakmakta. ABD’de Demokrat Parti’nin 2024’te yerini Cumhuriyetçi Parti’ye bırakması gibi, Almanya’da SPD’nin karşısında yükselen AfD tehdidi gibi, Birleşik Krallık’ta İşçi Partisi’nin karşısında yükselen Reform UK tehdidi gibi.
Özellikle Türkiye’nin 2018’den günümüze süregelen krizinin dinamikleri de 2008 sonrası kolay para döneminin başka bir versiyonunu andırmaktadır. Bu sefer enflasyona rağmen düşük faizlerle enjekte edilen bol para bir sürü şirketin saflarını sıklaştırmasına ve işgücü maliyetini – yani ücretleri – ülke çapında baskılamasına vesile oldu. Bahsettiğimiz taktik tam da bu yüzden uygulanır aslında. Borç veya cari işlemlerinin dengesiyle nakit paraya ihtiyaç duyulan şirketlere bir yandan para hibe edilir, öte yandan da şirketlerin kârlılığını artırmak için enflasyonun kabarmasına izin verilir. Türkiye bunu faiz oranlarını düşük tutarak başardı. Bu dönemde de emlak gibi taşınmazlara yatırım yapma gücü olan sermayedar, zenginliğine zenginlik kattı.
2025 yılında beklenen faiz indirimlerinin ve ilk konut alma yardımlarının karşısında hemen ev fiyatlarının artmasının[17] şafağında bu dinamikleri unutmayalım.
Tabii bu yöntem merkezi yönetimler için de belirli riskleri barındırıyor. Enflasyon sebebiyle zayıflayan lira sürekli idare edilmesi gereken, hassas bir varlıktır. Gerek merkezi döviz rezervlerinin harcanmasıyla gerekse kur korumalı mevduat gibi uygulamalarla. Bu uygulamalar zayıflayan lira ile beraber merkezi yönetimin cari dengesini tehlikeye atar, kumbaradan para harcandıkça, kumbaraya tekrar para girmesi gerekir. Bunun sonucunda ya vergileri artırmak zorunda kalırsınız ya da şu anda denendiği gibi toplanılmayan mevcut vergiyi konsolide etmek.
Genel hatlarıyla finansal sisteme ucuz kredi yoluyla para enjekte edilmesi, toplumsal muhalefet baskılanabildiği sürece ekonomik krizlere kesin bir çare olarak 2008’den sonra ortaya çıktı. Birkaç kurban dışında bu panzehirden faydalanan sermaye sahipleri iken, kaybeden ise enflasyon yan etkisiyle baş etmek zorunda olan, alım gücü asgaride eşitlenen işçi sınıfı. Kaybeden, enflasyon rejiminin yarattığı devletin bütçe açığını vergi ile kapatan işçi sınıfı.
Son bir not olarak, 2008 aynı zamanda sosyal medyanın gerçek anlamıyla kitlesel kullanıma yerleşmesi için de önemli bir dönüm noktasıdır. Twitter, Tumblr, Instagram gibi site ve uygulamalar 2007-2010 yılları arasında faaliyete geçmiştir. Sosyal medyada toplumsal çatışmaların ekonomik çatışmalara kıyasla daha fazla etkileşim aldığını görmek zor değil. Günümüzde bu gibi devasa sosyal medya platformlarının etkileşim artırmak için belirli toplumsal kırılmaları nasıl ön plana çıkardıklarına ve çatlakları derinleştirdiklerine dair yeni araştırmalar karşımıza çıkıyor.[18] Ekonomik temelli direnişlerin zayıfladığı algısı da bununla bağlantılı aslında. Ancak Türkiye 2013, İspanya 2015, Fransa 2018, Şili 2019, Kenya 2023, Sri Lanka 2024 ve daha nice direniş ekonomik temelli savunma hattının sokakta gayet canlı olduğunu gözler önüne sürüyor.
2008 sermaye için başarıyla atlatılmış olsa da dünyada bir hayalet gezmeye devam ediyor.
[1] https://advisor.visualcapitalist.com/rise-of-stock-buybacks/ [2] https://www.spglobal.com/spdji/en/documents/research/research-sp-examining-share-repurchases-and-the-sp-buyback-indices.pdf [3] https://data.worldbank.org/indicator/BM.KLT.DINV.CD.WD?locations=US [4] https://www.somo.nl/the-politics-of-quantitative-easing/ [5] https://www.economist.com/news/essays/21600451-finance-not-merely-prone-crises-it-shaped-them-five-historical-crises-show-how-aspects-today-s-fina [6] https://fred.stlouisfed.org/series/GDP [7] https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.PCAP.CD?locations=GB [8] https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.PCAP.CD?locations=FR [9] https://fred.stlouisfed.org/series/MEPAINUSA672N [10] https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.PCAP.CD?locations=US [11] https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.PCAP.CD?locations=DE [12] https://www.demographia.com/dhi.pdf [13] https://jacobin.com/2014/01/clarifying-the-crisis/ [14] https://tr.euronews.com/2024/03/27/servet-dagilimi-adaletsizligi-turkiye-ve-isvec-avrupada-zirve-icin-yarisiyor [15] https://arastirma.disk.org.tr/wp-content/uploads/2024/01/DISK-AR-Gelir-Dagilimi-bulten-rev.pdf [16] https://www.statista.com/statistics/1063502/average-monthly-apartment-rent-usa/ [17] https://www.ekoturk.com/haberler/dusuk-faizli-konut-kredisi-firsatcilari-harekete-gecirdi-500-bin-tl-birden-artti/ [18] https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3144139