Aşırı hava olayı terimi, normal iklim örüntülerinin dışında gerçekleşen fırtına, yoğun yağış ve sıcak hava dalgaları gibi hava olaylarını tanımlar. Ancak belirli bölgelerde düzenli olarak görülen kasırga, tayfun, tropikal fırtına ve muson yağmuru gibi şiddetli hava olayları da küresel iklim değişikliğinin etkisiyle şiddetlerinin artması sonucu aşırı hava olayları olarak değerlendirilmeye başlandı (IPCC, 2018). Küresel sıcaklığın hızlanarak artması, bu tür olayların daha sık ve daha yıkıcı hale gelmesine neden oluyor. Küresel iklim değişikliği ve aşırı hava olaylarının sınıflara göre değişen etkileri, özellikle de yıkımın sınıfsal farklılıkları, çoğu zaman Küresel Kuzey’in basını ve kamuoyu tarafından göz ardı edilen konular. Avrupa ve Kuzey Amerika’da yaşanan aşırı hava olayları, gündemi kısa süreliğine işgal etse de, iklim değişikliğinin temelinde yatan sebeplerin Küresel Güney’e ve yoksul halka etkileri tartışmaların çoğunlukla dışında kalıyor.
Ekim ayı sonunda Valencia’da yaşanan seller, aşırı hava olayları konusunu Avrupa’da yeniden gündeme taşıdı. İspanya ve Fransa’nın güney kesimlerinde her yıl sonbaharda, Akdeniz’den buharlaşan suyun Atlantik kıyılarından kopan soğuk havayla buluşmasıyla şiddetli yağış ve fırtına olayları meydana gelir. İklimsel olarak beklenen bu hava olayının 2024 ekim ayında felakete dönüşmesi ve aşırı hava olayı olarak tanımlanmasının sebebi ise neredeyse bir yıllık yağış miktarının iki gün içinde düşmesi, nehirlerin taşarak sele sebep olması ve kentlerin altyapılarının geçirgen olmaması. Bilim insanları, bu olayın arka planında küresel ısınma ile birlikte Akdeniz deniz yüzeyi sıcaklığının aşırı artması ve normalin üzerinde buharlaşmaya sebep olmasının yattığını işaret ediyor (DW Türkçe, 2024). En az 205 kişinin öldüğü felaketin ardından Valencia halkı altyapı ve uyarı sistemlerindeki aksaklıklara karşı öfkesini hem sistemin bugün bu felaketten sorumlu olan kurumlarına hem de varlığıyla tarihsel eşitsizliklerin kristalize bir sembolü olan İspanya Kralına karşı gösterdi (Spivey, 2024). Bu sembolik gücü yüksek protesto aşırı iklim olayları ve küresel iklim değişikliği tartışmalarının kapitalizmin sorumluluğu ve iklim adaleti odağında gerçekleşmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Şiddeti ve sıklığı artan aşırı hava olaylarının iklim değişikliği ile bağlantısı ve bu olayların etkilerinin nasıl azaltılabileceği ve önlenebileceği konusu 2010’ların ortalarından beri tartışılıyor (National Academies, 2016). İklim değişikliği ve aşırı hava olaylarının Küresel Kuzey kamuoyundaki yansımaları, sorunun ciddiyeti düşünüldüğünde oldukça sınırlı. Geri bırakılmış ülkelerde yaşanan çok sayıda can kaybına yol açan muson yağmuru, kasırga gibi aşırı hava olayları Küresel Kuzey’de ilgi görmüyor; bültenlerde kısa birer video, gazete ve haber portallarında birkaç cümleden ötesine geçmiyor. Avrupa basınının genel olarak küresel iklim değişikliği ve aşırı hava olaylarına editoryal yaklaşımı da “havadan sudan haberler” seviyesindeydi, ta ki bu olaylar Avrupa’da da yaşanmaya başlayıncaya kadar. Avrupa Gazetecilik Gözlem Ağının (European Journalism Observatory) yaptığı araştırma, 2019 yılı öncesinde Avrupalı gazete ve haber servislerinin genel olarak küresel iklim değişikliği ve dünya genelinde yaşanan aşırı hava olaylarına özel bir ilgi göstermediği sonucuna varıyor. 2019 yılında Avrupa’yı vuran sıcak hava dalgasının bir kırılma yarattığı ve özellikle kamu yayıncılarının iklim değişikliği konusunu özel olarak ele alıp söylem geliştirmeye başladığını gösteriyor (EJO, 2020). Yine de, ortalama bir Avrupalının aşırı hava olaylarına bakışındaki çarpıklığa dair fikir edinmek için 2021 yılı yazında Almanya’nın batısını vuran sellerden sonra bir sokak röportajında geçen “Almanya’da insanların selde ölmesini beklemezsiniz; fakir ülkelerde bunu beklersiniz ama burada beklemezsiniz.” (ABC News, 2021).” cümlesi referans alınabilir. Bu durumun sebeplerinden biri Küresel Güney ve Kuzeyde iklim değişikliği haberlerinin ele alınış biçimindeki fark olabilir. Küresel Kuzey haber kaynakları iklim değişikliğini iklimsel bir fenomen, teknik bir konu olarak işlerken Küresel Güney’de iklim değişikliğinin yarattığı ekonomik ve sosyal sorunlar odakta (Hase vd., 2021). Bir diğer sorunlu konu da küresel iklim değişikliği ve sonuçlarının akademik ve siyasi çevrelerdeki tartışma bağlamı. Bilimsel verilerden yola çıkan tartışma ve raporlar aşırı iklim olaylarının sıklığı ve şiddetinin küresel iklim değişikliği ile birlikte arttığı ve altyapı sistemlerinin bu hızlı değişikliğe hazır olmadığı konusunda birleşiyor (Seneviratne vd., 2021; Short, 2024). Ancak iklim değişikliğinin neden bir iklim krizine dönüştüğü ve küresel sıcaklık artış hızını yavaşlatmak için atılması gereken somut adımlar, asıl odaklanılması gereken iklim adaleti çerçevesinde tartışılmıyor ve politikaları belirlemede etkili olmuyor (Wappenhans vd., 2024). Küresel iklim değişikliğinin bir iklim krizine dönüşmesinin kapitalizmin doğal bir sonucu olduğunu, bu tartışmanın merkezinde yer aldığını iddia eden yeşil dönüşüm savunucuları ve Avrupa yeşil partileri dahi dile getirmiyor, adını koyamıyor.
Aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddetini arttıran küresel ısınmanın sebebinin endüstri devrimiyle birlikte atmosferde normalin çok üzerinde birikmeye başlayan insan kaynaklı sera gazları olduğu artık bir grup iklim inkarcısı dışında fikir birliğine varılan, bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Kapitalist üretim tarzının temel motivasyonu ve onu diğer üretim tarzlarından ayıran özelliği sermayenin doğayı ekonomik büyüme ve sermaye birikimi amacına hizmet eden sonsuz bir kaynak yığını olarak görmesidir. Doğal döngüler, biyolojik çeşitlilik ve ekosistemin sağlığını hiçe sayan bu süreç, doğanın kendi kendini yenileme kapasitesinin ötesinde ve onu aşan bir hızda gerçekleşir. Marx (2011) kapitalist sistemin toprakla insan arasındaki madde alışverişini bozduğunu ifade eder. Kapitalist sistemin kâr hırsı, doğal döngüleri parçalayarak ve yenilenemez kaynakları hızla tüketerek gezegenin sınırlarını zorlar. Bu sistem, kâr uğruna doğanın tahribatını normalleştirirken ekolojik ve sosyal sorunları derinleştirir. Marx’ın sosyal metabolizma üzerine analizlerinden yola çıkan John Bellamy Foster, bu süreci “Metabolik Yarık” [Metabolic Rift] kavramıyla açıklar (Foster, 1999). Foster, kapitalizmin insan ve doğa arasındaki madde ve enerji alışverişini kesintiye uğratarak ekolojik döngüleri bozmasının bir ekolojik krize yol açtığını belirtir. Ekolojik krizin derinleşmesi de aslında bu metabolik yarığın derinleşmesi anlamına gelir. Foster’a göre, iklim krizi ve diğer çevresel krizler kapitalizmin doğal sonucudur. Kapitalist sistemin iklim krizinin çözümü için en bağlayıcı kurumu olan – ve samimiyetsizliği giderek daha da belirginleşen- COP zirvelerinde küresel iklim değişikliğinin altında yatan sebepler, farklı senaryolar ve sonuçları her yıl net bir şekilde ortaya konurken; ABD ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere devletlerin ve fosil yakıt üreticisi şirketlerin sorumluluk almaya yanaşmaması (Tindall vd., 2022) sorunun kapitalist sistem içinde çözülemeyeceğinin, bu sistemin sadece metabolik yarığı daha da derinleştireceğinin göstergelerinden biri olarak yorumlanabilir.
Küresel ısınmaya sebep olan sera gazları salımının, dolayısıyla iklim krizinin tarihsel sorumlusu başta ABD olmak üzere endüstriyelleşmiş ülkeler ve bu ülkelerin sermaye sınıflarıyken (Evans, 2024) işçi sınıfı ve geri bırakılmış ülkelerin insanları küresel iklim değişikliği ve artan aşırı hava olaylarının kurbanlarının çoğunu oluşturuyor. Geri bırakılmış yoksul ülkeler, altyapıdaki sorunlar, erken uyarı sistemlerinin olmayışı ve hasarların giderilmesi için teknik ve ekonomik olanakların yetersizliği nedeniyle aşırı iklim olaylarına karşı daha savunmasız hale geliyor (Eckstein vd., 2021). Ayrıca, söz konusu ülkelerdeki araştırma eksikliğinden doğan veri açığından ötürü modellerdeki ve erken uyarı sistemlerindeki yetersizlikler durumu öngörülemez hale getiriyor ve önlem almak zorlaşıyor (Mishra vd., 2023). Dünya Meteoroloji Örgütü’nün verilerine göre 1971-2021 arasında yaşanan aşırı hava olaylarında hayatını kaybedenlerin %90’ı Küresel Güney ülkelerinde, maddi zararın da büyük bir bölümü yine bu ülkeleri etkiliyor (UN, 2023). Bu tarihsel adaletsizliğin yanı sıra, geçtiğimiz ekim ayının sonlarında Küba’yı vuran kasırga, ABD’nin Küba’ya ekonomik yaptırımları nedeniyle Küba halkının elektriksiz kalmak başta olmak üzere iklimsel felaketin etkilerini ağır biçimde yaşamasına sebep oldu (Augustin, 2024). Kapitalizm ve emperyalizmin beslediği paylaşım savaşları, çatışmalar ve kaos ortamının aşırı hava olaylarıyla birleşerek yarattığı korkunç yıkımlara son örneklerden biri, 2023 yılında Libya’da on binlerce cana mal olan, Akdeniz’de nadir gerçekleşen ve iklim değişikliğiyle birlikte şiddeti çok yüksek olan tropik benzeri fırtınadır (Rezk, 2023). Endüstriyelleşmiş ülkelerin ve sermaye sınıfının küresel iklim krizine yol açan faaliyetlerinin bedelini ödeyen yalnızca Küresel Güney değil. Erken kapitalistleşmiş ülkelerin yoksul kesimleri de iklim değişikliği ve aşırı hava olaylarının etkilerini zenginlere göre daha şiddetli yaşıyor. ABD’de yayınlanan bir rapor iklim değişikliği ve beraberinde sıklığı artan aşırı hava olaylarının düşük gelirliler ve belirli etnik grupları çok daha ciddi bir biçimde etkileyeceğini, aşırı sıcaklar ve seller gibi olayların bu gruplarda daha yüksek ölüm oranına sebep olacağını gözler önüne seriyor (EPA, 2021). Engels’in Manchester’da işçi sınıfının içinde yaşadığı hava kirliliğini vurguladığı yıllardan bu yana işçi sınıfının çevresel sorunlardan etkilenme düzeyinde ve sermaye birikiminin bedelini ödeyen sınıf olması konusunda bir değişim olmadığı ortada (Engels, 1845). Bu tarihsel adaletsizliklere ilişkin tartışmalar çevresel adalet (Sze & London, 2008) ve çevresel adaletin bir alt başlığı olan iklim adaleti (Schlosberg & Collins, 2014) kavramları etrafında yoğunlaşıyor.
Küresel iklim krizi, yalnızca çevresel ve teknik bir mesele olmanın ötesine geçerek derin toplumsal adaletsizliklerle iç içe geçmiş bir sorundur. Bu kriz, tarihsel olarak gelişmiş ülkelerin ve sermaye sınıfının insan emeği ve doğal kaynakları sömürerek inşa ettikleri kapitalist sistemin kaçınılmaz bir sonucudur. Bu bağlamda, Marx’ın sosyal metabolizma üzerine yaptığı vurgular, doğa ve toplum arasındaki karşılıklı etkileşimi anlamamızda kritik bir öneme sahip. Metabolik yarık kavramı, kapitalizmin doğanın yenilenme süreçlerini nasıl kesintiye uğrattığını açıklarken, bu kesintinin ekolojik krizlerin derinleşmesine neden olduğunu gösteriyor. Kapitalizmin yarattığı iklim adaletsizliği, geri bırakılmış ülkelerin altyapı yetersizlikleriyle birleşerek, bu toplumların aşırı hava olaylarına karşı daha kırılgan duruma gelmesine yol açmakta. Endüstriyelleşmiş toplumlarda da iklim değişikliğinin bedelini ödeyen emekçi kitleler olmaktadır. Bu noktada, çözüm önerileri, yalnızca teknik düzeydeki önlemlerle sınırlı kalmamalı; sistemin temel dinamiklerinin sorgulanması ve kapitalist üretim ilişkilerinin ortadan kalkması gerektiği açık bir şekilde ortadadır. Çevresel adalet ve iklim adaleti kavramları etrafında şekillenen tartışmalar, yalnızca çevreci ve teknolojik bir dönüşüme odaklanmamalı, aynı zamanda sınıfsal sebepleri de sorgulamalıdır. Başka bir deyişle, metabolik bozulmanın yol açtığı ekolojik krizin varlığı, ekolojiyi aynı zamanda bir mücadele alanına olarak karşımıza çıkarıyor. Bu mücadele, kapitalist üretim tarzının sınıflı toplum yapısını ortadan kaldırmaya yönelik sınıf mücadelesiyle iç içedir ve onunla bir bütünlük taşır.
* Konstantinos Kavafis’in şiiri başlığın esin kaynağı oldu. https://www.poetryfoundation.org/poems/51294/waiting-for-the-barbarians 1) ABC News (2021) Germany devastated after flooding, as scientists predict more extreme weather URL: https://youtu.be/PIw80n2jNTM?si=x3kMpZ7O3nzrMKTV erişim tarihi: 07/11/2024 2) Academies of Sciences, Engineering, and Medicine. (2016). Attribution of Extreme Weather Events in the Context of Climate Change. National Academies Press. https://doi.org/10.17226/21852 3) Augustin E., 2024, Cuba Struggles Amid Hurricanes, Sanctions, and Blackouts. URL :https://jacobin.com/2024/10/cuba-sanctions-hunger-hurricanes-energy erişim tarihi: 03/11/2024 4) Engels F., 1845, The Condition of the Working Class in England, URL: https://www.marxists.org/archive/marx/works/1845/condition-working-class/index.htm erişim tarihi: 05/11/2024 5) EPA. 2021. Climate Change and Social Vulnerability in the United States: A Focus on Six Impacts. U.S. Environmental Protection Agency, EPA 430-R-21-003. 6) DW Türkçe, 2024, İspanya'daki sel felaketi: Tehlike çanları yakınımızda mı? URL: https://www.dwturkce1.com/tr/i%CC%87spanyadaki-sel-felaketi-i%CC%87klim-de%C4%9Fi%C5%9Fikli%C4%9Fi-kar%C5%9F%C4%B1s%C4%B1nda-%C3%A7aresiz-miyiz/a-70653236 erişim tarihi: 01/11/2024 6) Eckstein D., Künzel V., Schaefer L. 2021, GLOBAL CLIMATE RISK INDEX 2021: Who Suffers Most from Extereme Weather Events? Weather-Related Loss Events in 2019 and 2000-2019. URL: https://www.germanwatch.org/en/cri erişim tarihi 02/11/2024 7) EJO, 2020, Do European media take climate change seriously enough? https://en.ejo.ch/ethics-quality/do-european-media-take-climate-change-seriously-enough 8) Evans S. 2021 Analysis: Which countries are historically responsible for climate change? URL: https://www.carbonbrief.org/analysis-which-countries-are-historically-responsible-for-climate-change/ erişim tarihi: 03/11/2024 9) Foster, J. B. (1999). Marx’s Theory of Metabolic Rift: Classical Foundations for Environmental Sociology. American Journal of Sociology, 105(2), 366–405. https://doi.org/10.1086/210315 10) Hase, V., Mahl, D., Schäfer, M. S., & Keller, T. R. (2021). Climate change in news media across the globe: An automated analysis of issue attention and themes in climate change coverage in 10 countries (2006–2018). Global Environmental Change, 70, 102353. https://doi.org/10.1016/j.gloenvcha.2021.102353 11) IPCC, 2018: Annex I: Glossary [Matthews, J.B.R. (ed.)]. In: Global Warming of 1.5°C. An IPCC Special Report on the impacts of global warming of 1.5°C above pre-industrial levels and related global greenhouse gas emission pathways, in the context of strengthening the global response to the threat of climate change, sustainable development, and efforts to eradicate poverty [Masson-Delmotte, V., P. Zhai, H.-O. Pörtner, D. Roberts, J. Skea, P.R. Shukla, A. Pirani, W. Moufouma-Okia, C. Péan, R. Pidcock, S. Connors, J.B.R. Matthews, Y. Chen, X. Zhou, M.I. Gomis, E. Lonnoy, T. Maycock, M. Tignor, and T. Waterfield (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, UK and New York, NY, USA, pp. 541-562, doi:10.1017/9781009157940.008. 12) Marx, K. (2011). Kapital I.Cilt. Yordam Kitap 13) Mishra, S. K., Upadhyaya, P., Fasullo, J. T., Keshri, N. P., Salunke, P., Ghosh, A., Sainudeen, A. B., & Kang, I.-S. (2023). A need for actionable climate projections across the Global South. Nature Climate Change, 13(9), 883–886. https://doi.org/10.1038/s41558-023-01778-2 14) National Academies of Sciences, Engineering, and Medicine. 2016. Attribution of Extreme Weather Events in the Context of Climate Change. Washington, DC: The National Academies Press. https://doi.org/10.17226/21852. 15) Rezk D., 2023, Libya flood disaster: scale of the catastrophe must bring the two warring factions together. URL: https://theconversation.com/libya-flood-disaster-scale-of-the-catastrophe-must-bring-the-two-warring-factions-together-213667 erişim tarihi: 03/11/2024 16) Seneviratne, (...) Zhou, 2021: Weather and Climate Extreme Events in a Changing Climate. In Climate Change 2021: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Sixth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change[Masson-Delmotte, V., P. (...), and B. Zhou (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA, pp. 1513–1766, https://doi.org/10.1017/9781009157896.013 17) Schlosberg, D., & Collins, L. B. (2014). From environmental to climate justice: Climate change and the discourse of environmental justice. WIREs Climate Change, 5(3), 359–374. https://doi.org/10.1002/wcc.275 18) Short J.R., 2024, Cities worldwide aren’t adapting to climate change quickly enough. URL: https://theconversation.com/cities-worldwide-arent-adapting-to-climate-change-quickly-enough-169984 Erişim tarihi: 03/11/2024 19) Spivey 2024 Angry crowds throw mud at Spain's king in Valencia as fresh weather warnings issued https://www.bbc.com/news/live/cvg4p0y3xlpt 20) Sze, J., & London, J. K. (2008). Environmental Justice at the Crossroads. Sociology Compass, 2(4), 1331–1354. https://doi.org/10.1111/j.1751-9020.2008.00131.x 21) Tindall D., Borckhaus M., Stoddart M. C. J, Kammerere M. (2022) COP27 failed. So why continue with these UN climate summits? URL: https://theconversation.com/cop27-failed-so-why-continue-with-these-un-climate-summits-195348 erişim tarihi: 03/11/2024 22) United Nations, 2023, Extreme weather caused two million deaths, cost $4 trillion over last 50 years. https://news.un.org/en/story/2023/05/1136897#:~:text=Twitter%20Print%20Email-,Extreme%20weather%20caused%20two%20million%20deaths%2C%20cost,trillion%20over%20last%2050%20years&text=Over%20two%20million%20deaths%20and,(WMO)%20said%20on%20Monday. 23) Wappenhans, T., Valentim, A., Klüver, H., & Stoetzer, L. F. (2024). Extreme weather events do not increase political parties’ environmental attention. Nature Climate Change, 14(7), 696–699. https://doi.org/10.1038/s41558-024-02024-z