Geçtiğimiz birkaç günde İstanbul’un herhangi bir mahallesine adım attıysanız, billboardları süsleyen iki figür mutlaka gözünüze çarpmıştır. Biri “Ölünce beni kim yıkayacak?” sorusu eşliğinde melül melül bakan Ahmet Kural, diğeri Antep fıstıklı gofret rengi takım elbisesiyle gülümseyen Cem Yılmaz. Komedyenler her yerde, ama ortada şaka filan yok. Yine de bize sürekli gülmemiz telkin ediliyor. Ahvalimize dair bazı çıkarımlar yapmaya olanak sağlayan bir tablo bu.
Tefekkürle Neyi, Ne Kadar Aklayabilirsiniz?
Ahmet Kural billboardlarda, çünkü yeni çıkan Gassal adlı dizinin başrolünde yer alıyor. Birkaç haftadır sosyal medyada tartışmalara konu olan “Ölünce beni kim yıkayacak?” reklamlarının müsebbibi de TRT’nin çevrimiçi seyir platformu Tabii’nin yeni dizisi Gassal’mış meğer.[1]
Tevellüdümüz görmeye yetti çok şükür, ama tefekkürümüz Ahmet Kural’ın bakışlarını anlamlandırmaya yetmiyor, tanıtım görseli dizinin türüne dair kafamızı karıştırıyor. Bir yandan diyoruz ki yerli komedi filmi afişlerindeki suratların[2] aynısı bu, nerede görsek tanırız, o zaman komedi galiba. Ama yok, renkler de yazıtipi de sanki Zeki Demirkubuz filmlerinden fırlamış, kesin dram. YouTube’da dizinin ilk bölümüne gelen yorumlara[3] bakılırsa korku sanan da var. Bu karmaşa son derece makul, çünkü dizinin kendisi de biçim ile içeriğin ton uyuşmazlığından mustarip. Aslında yönetmen Selçuk Aydemir’in –yine Ahmet Kural’la birlikte çalıştığı– İşler Güçler ya da Kardeş Payı gibi işlerinden bildiğimiz tarzına gayet iyi uyabilecek dizi, sanki zorla daha durağan bir tarzda, donuk renkler kullanılarak çekilmiş. Benzer şekilde Ahmet Kural’ın önceki işlerden aşina olduğumuz abartılı, aniden parlayıp sönen oyunculuğu, huysuz başkarakter Baki’nin çevresindekilere laf soktuğu anların mizahi –ve dramatik– gücünü artıracakken o da daha kontrollü. Baki “Ölünce beni kim yıkayacak?” sorusuna “Eşin dostun yıkar, ne bileyim,” cevabını alınca Aydemir’in kamerası da başkarakterle birlikte evin içinde eş dost arayışına çıkıyor, ilk bölümde biçim ile içeriğin bahsettiğim uyumu yakaladığı tek an bu. Sanki aslen farklı bir tarzda yazılmış, daha gümbür gümbür, “çalgı çengili” bir komedi metninin üzerine Gibi estetiği giydirilmiş, bu yüzden diyaloglar tekliyor, sahneler sarkıyor, nereden geldiği, ne işe yaradığı belli olmayan bir dram hikâyeye sirayet ediyor.
Biraz metinden çıkalım, dizinin seyirciyle buluştuğu mecraya bakalım. Başta da belirttiğimiz gibi Tabii, TRT’nin çevrimiçi seyir platformu. Birden fazla anlamı olan bir sözcük “tabii”, hem elbette hem de doğal demek. Tabii’nin “Bizi birleştiren hikâyeler” sloganıyla yayın hayatına başladığını göz önünde bulundurursak, burada “Elbette ki buraya bakacak, böylelikle doğal, birleştirici hikâyeler izleyeceksiniz, dışarıdaki hikâyelere ne ayrıştırıcı unsurlar katıyorlar belli değil!” benzeri bir telkin de görebiliriz. Peki, TRT kamu yayıncısıysa, dizi neden abonelik sistemiyle çalışan bir çevrimiçi platformda yayımlanıyor? alan’daki röportajında[4] sinema eleştirmeni Şenay Aydemir’in ortaya attığı soru çok daha berrak: “Benim paramla bana reklamını yaptığın şeyi izlemek için ben neden para ödemek zorunda kalıyorum?” Sayıştay’ın hazırladığı 2023 raporuna[5] göre TRT’nin yıllık tanıtım, reklam ve konuk ağırlama gideri 370 milyon TL; görüntü, dekor, kostüm, makyaj ve aksesuar gideri ise 12 milyon TL. Bu durumu savunmak için “12 milyon harcanmazsa, dizilerdeki o kadar padişah nasıl giydirilir ki?” ya da “Neo-Osmanlıcı hezeyanlarımız[6] çıplak mı kalsın?” sorularını yöneltmek mümkün. Tabii aynı Sayıştay raporu şunları da hatırlatıyor: TRT’nin 2023’teki reklamı geliri 2 milyar TL’den, vatandaştan alınan bandrol ücretinden elde ettiği gelir ise 18 milyar TL’den fazla. Aynı bandrol ücretiyle UEFA’nın (Avrupa Futbol Federasyonları Birliği) düzenlediği kulüp turnuvalarının Türkiye’deki yayın ihalesini alan[7] TRT, bu maçları[8] da Tabii üzerinden satıyor. Ayrıca Tabii için RTÜK’ten lisans alınmaması[9], platformun hukuktan, denetimden azadeymiş gibi faaliyet göstermesine sebep oluyor.
Lafa Ahmet Kural’ın bakışlarıyla başlamıştık, hatırlarsanız kendisinin bakışları daha önce de ilgiye mazhar olmuştu. “Ahmet Kural’ın Sıla’ya baktığı gibi bakmak”[10] ifadesi, kendine çok âşık olan, çok değer veren birini bulmak isteyenlerin bir zamanlar sosyal medyada sıklıkla kullandığı bir kalıptı. Sonradan anlaşıldı ki o bakışlarda zannedildiği gibi bir keramet yokmuş, “hakaret, tehdit ve kasten yaralama”[11] potansiyeli varmış. Ahmet Kural’ın şiddet faili olduğunun 16 aylık hapis cezasıyla tescillenmesi, şiddetle ya da tacizle suçlanan ünlü erkekleri “yargıyı/yargılamayı bekleyelim” diye savunanları kesmemiş olacak ki bu sefer de “kafa karıştıran detaylardan”[12], “Ahmet Kural’ın (…) haklı çıkmasından”[13] filan bahsetmeye başladılar. Olur olmadık her yerde cancel culture’dan [iptal kültürü] yakınan, asılsız suçlamalarla insanların kariyerleri mahvoluyor diye ortalığı velveleye verenler, belli ki “Şiddet faili olduğu mahkeme kararlarıyla tescillenmiş bir adam, neden TRT’nin dizisinde başrolde?” diye sormadı. Aksine, meseleyi “Sıla’yla yaşanan olaylar” diye kestirip atmaya[14], “yalnızlaştırılan ama geri dönen Ahmet Kural” personasından kahraman yaratmaya dair bir eğilim var gibi görünüyor.
Gassal’ın temelini oluşturan “Ölünce beni kim yıkayacak?”, memento mori’ye göz kırpan güçlü bir varoluşsal soru. Ölüme dair tefekküre davet eden bir yanı var. Tabii konu ölü yıkamaktan açılmışken, yıkamak sözcüğünün günümüz dilindeki bir diğer kullanımına da başvurabiliriz. Greenwashing, pinkwashing, woke-washing, sportswashing gibi kavramları kastediyorum. Greenwashing için yeşile boyamak, yeşille yıkamak ya da yeşille aklamak gibi karşılıklar bulmak mümkün. En klasik örneği, Batı dünyasındaki müşterilerine “sürdürülebilir ürünler” satmak için Güney Asya ülkelerindeki işçileri sömüren[15] büyük moda markaları. Evet, Gassal’ın merkezinde tefekkür var, ancak aynı tefekkürü dizinin başrolü seçilen adama ve yayımlandığı platforma yöneltince karşımıza çıkan tablo, billboardlardan bize bakan, devletin varoluşumuzu metalaştırmasına katkıda bulunan bir şiddet faili. Sahi, bu tefekkürle varmak istenen mefkûre ne? Daha net soralım: Tefekkürle neyi, ne kadar aklayabilirsiniz?
Ne Vereyim Müşfik Yeşilçam Abime?
Cem Yılmaz’ın billboardlardaki varlığını ise Gofrik adlı gofretin reklamlarında yer almasına borçluyuz. Şahsen en çok karşıma çıkan örnekte “N’aber Gofrik 🙂 – CY” mesajının yanında gülümsüyor kendisi. Kafamı fazlasıyla karıştıran bir yanı var bu görselin, çünkü komik olup olmamasından bağımsız, şaka yapma çabası dahi olmadığını düşündürüyor. Böyle bir çaba olmak zorunda değil elbette, belki ürünün sloganı budur diyoruz, bu durumda da yandaki gülen surat anlamsızlaşıyor. “N’aber Gofrik?” kime yöneltilen bir soru, buna neden gülmemiz bekleniyor, bu sorular yanıtsız kalıyor.
Bir diğer görselde[16] Gofrik’i iki gözünü kapatacak şekilde tutuyor Cem Yılmaz, yazıda da “Gözüm kapalı çıkmış 🙂 – CY” yazıyor. Komikliği tartışılır, ama bu sefer bir şaka teşebbüsü olduğu şüphesiz. Ancak bir de “Fıstık gibi oldum. – CY” var[17]. Sonuncusu gülen surata layık görülmemiş, bu sefer gülmemiz beklenmiyor herhalde.
Markanın ve reklamcıların meselenin bu kısmına ne kadar kafa yorduğundan bağımsız, şaka kavramının temel mantığına aykırı bir durum var burada. Sanki anlatılan fıkra uzun uzun açıklanıyormuş gibi hissettiren, şakadaki şifreyi çözmenin hazzını yaşatmayan bir yanı var o gülen suratların. Bize deniyor ki vallahi de billahi de “N’aber Gofrik” ifadesinde var bir espri, yani gülmelisiniz. Belki de CY imzası meşrulaştırıyor bu gülen suratı. En komiğimizin adı orada işte, o zaman belli ki komik bir şeye bakıyoruz.
Kampanyanın reklam filmlerini[18] izleyince “Gözüm kapalı çıkmış” ifadesinin çıkış noktasını biraz daha anlayabiliyoruz, “N’aber Gofrik” ise hâlâ havada kalıyor. Bu reklamlar “reklam oyuncusu Cem Yılmaz”ı (CY de diyebiliriz herhalde) tiye almayı hedefler gibi kurgulanmış. Gofrik’in yüzü olmak konusunda pek hevesli CY, ama sürekli beceriksizliğine, başarısızlığına dair bir şeyler ima ediliyor: Ürünün fıstığının kalitesine kıyasla tipsiz kalan CY, tiz sesi ve kötü fikirleriyle kampanya şarkısını berbat eden CY, çekilen onca fotoğraf arasında yüzünün görünmediğinde karar kılınan CY.
Peki, Cem Yılmaz’ın tiye alınması gereken personası CY mi sahiden? Ya da tiye alınacak böyle bir CY personası sahiden var mı? Örneğin herhangi bir basın açıklamasında ya da röportajda bizzat Cem Yılmaz olarak takındığı o “müşfik Yeşilçam abisi personası” tiye almaya çok daha müsait değil mi? Cem Yılmaz bu personanın en iyi örneklerinden birini, yine bir kadına şiddet uyguladığı için yargılanan Ozan Güven’in “başına gelen tatsız hadiselerden” bahsederken sergiliyor[19]. Alın size billboardları domine eden iki komedyeni birbirine bağlayabilecek bir nokta daha. Hâl böyleyken, Cem Yılmaz’ın yer aldığı reklamlar da kendini ciddiye almadığı, kendiyle gerçekten alay ettiği işler olmuyor, hatta sonundaki gülen suratıyla, altına attığı imzasıyla “Kendimi tiye alıyorum 🙂 – CY” demekten öteye gidemiyor.
Bizim Bu Ahvalimiz “Şaka mı?”
Sosyal medya aracılığıyla yaygınlaşan bir kalıp var. İnanılması güç, ama fazlasıyla gerçek –olduğu düşünülen– bir durum yazılıyor başa, sonra da soruluyor: (…) şaka mı?[20] Her yere sığıyor bu kalıp, [siyasetçinin] verdiği güven şaka mı, benim bu yalnızlığım şaka mı, editin iyiliği şaka mı, –Ezhel’in son albümünde sorduğu gibi– Ankara’da yediğim ayazları unutmam şaka mı…
Bu soruların hepsinin cevabı hayır. En azından soruyu soran böyle düşünüyor. O siyasetçi çok güvenilir, bu yalnızlık çekilecek gibi değil, izlediğim edit çok iyi, –o kadar uzun zamandır gitmedim ki– Ankara’nın ayazını unuttum. Yani şaka maka yok, her şey son derece gerçek, hatta o kadar gerçek ki bu gerçekliğin sorgulanması gerekiyor, çünkü her şey yalnızca şakayla anlamlandırılabiliyor. İşte bizim ahvalimiz.
Öyleyse ne yapalım, biz de gülelim mi? Komik bir şey varsa gülelim elbette, ama Utku Özmakas’ın şu sözlerini de hatırlayalım bir yandan: “Gülmek, bir kavrama yordamı olmaktan çıkıp bir katlanma ve katharsis aracı olmaya başladı bir süredir. ‘Siyasi rehabilitasyonun parçası olarak goygoy’ muhalefetin asli aracı; karşı durmanın, olup bitenin saçmalığına diklenmenin ana arteri!”[21]
Bu sıralar billboardlardan iki komedyen bize bakıyor. Ölümlü dünya diyor biri, şiddet failinden başrol de olur, kamu yayıncısından soyguncu da. Diğeri ortada şaka yokken bile gülmemizi telkin ediyor bize, emoji varsa gülmek gerekir zira. Aslında gülünecek hiçbir şey yok, ama birileri[22] hep bir ağızdan[23] tekrarlıyor[24]: Bak, burası çok komik.
[1] https://t24.com.tr/haber/olunce-beni-kim-yikayacak-afislerinin-sirri-cozuldu,1203772. [2] Bu afişleri başka bir bağlamda ele alsa da birkaç örneği birden gösteren bir yazı için: https://eksiseyler.com/yerli-komedi-film-afislerinde-neden-istisnasiz-olarak-mavi-bir-gokyuzu-var. [3] https://www.youtube.com/watch?v=fPEmBg3tTPM. [4] https://www.youtube.com/watch?v=GYvi5ol2iyM. [5] https://www.evrensel.net/haber/538710/trt-dizi-oyuncularinin-giyimine-12-milyon-tl-harcadi. [6] https://vesaire.org/hatirla-sevgili-payitaht-abdulhamid/. [7] https://gazeteoksijen.com/spor/trt-sampiyonlar-ligi-yayin-haklarini-aldi-201098. [8] Türk takımlarının maçları şifresiz yayımlanıyor, ancak takdir edersiniz ki mesele o değil. [9] https://x.com/ilhantasci/status/1874737198873907407. [10] https://www.cnnturk.com/spor/futbol/ahmet-kuralin-silaya-bakisi-mizah-konusu-oldu-699957. [11] https://www.diken.com.tr/silaya-darp-davasinda-ahmet-kurala-verilen-16-aylik-hapis-cezasi-kesinlesti/. [12] https://eksisozluk.com/sila-ahmet-kural-olayinda-kafa-karistiran-detaylar--5865768. [13] https://eksisozluk.com/ahmet-kuralin-sila-konusunda-hakli-cikmasi--6321226. [14] https://x.com/girisimcihisler/status/1874769147063919075. [15] https://www.aljazeera.com/news/2023/1/11/fashion-brands-paid-less-than-production-cost-to-bangladesh-firms. [16] https://www.instagram.com/p/DEDQbe1oKLQ/?api=1%2F&hl=zh-cn. [17] https://www.instagram.com/p/DDPzHRuOD3q/?api=1%2F&hl=zh-cn. [18] https://www.dailymotion.com/video/x9becc4. [19] 2:41’den itibaren izleyebilirsiniz: https://www.facebook.com/showtv/videos/cem-y%C4%B1lmazdan-%C3%A7ok-konu%C5%9Fulacak-ozan-g%C3%BCven-a%C3%A7%C4%B1klamas%C4%B1-busabah/259337429849711/. [20] Hatta bazen "şako mu?". [21] https://vesaire.org/ahahaha-silivri-soguktur/. [22] https://www.instagram.com/p/DEH-rbjtTh3/?img_index=1. [23] https://x.com/varank/status/1873777383800721762. [24] https://t24.com.tr/haber/ali-erbas-in-kizi-gassal-dizisini-ovdu-kufur-ve-cinsellik-icermeyen-bir-seyler-cekemiyorsunuz-oglum-tir-tir-titriyorsunuz,1207545.