İşçi Partisi’nin Ahvali ve Corbyn: Nedir Şu Bedenleşmiş Bilgi?

Can Koçak25 Ekim 2024

Bu sayfalardaki bir önceki yazımızda[1] Jeremy Corbyn’in seçim zaferine değinmiş, bu başarıyı “bedenleşmiş bilgi” kavramıyla açıklamıştık. Bu yazıda da bedenleşmiş bilgiyi makul bir siyaset yöntemi olarak kabul ediyorsak, onu nasıl üretebileceğimize, kullanabileceğimize, aktarabileceğimize değineceğiz. Bu işin anahtarı bedenleşmiş bilgiyse, esas soru da nasıl bedenleşeceğimiz elbette. Ama hepsinden önce bizi buraya yönlendirecek başka bir soruyu yanıtlayalım, 4 Temmuz’da gerçekleştirilen seçimlerden bu yana hem Corbyn’in hem de Birleşik Krallık’taki İşçi Partisi’nin [Labour Party] neler yaptığına bakalım.

Kesintiler, Skandallar: Nerede Kalmıştık?

14 yılın ardından iktidarı alan İşçi Partisi’nin şu sıralar pek de kolay günler geçirdiği söylenemez. Kısaca özetlemek gerekirse, bütçe kesintileriyle, siyasi skandallarla geçen birkaç ay, muhafazakârların bıraktığı yerden devam ettikleri izlenimini yaratıyor.

Muhafazakâr Parti’nin 2017’de yürürlüğe soktuğu politikalardan biri, dar gelirli ailelere sunulan devlet yardımının iki çocukla sınırlandırılmasıydı. Yani ikiden fazla çocuğu olan aileler, işsiz veya düşük gelirli olsalar dahi ikinci çocuktan sonrası için sosyal yardım ödemelerinden ya da çocuk vergi indiriminden faydalanamayacaktı. 27.000 haneyi etkilediği belirtilen, geniş ailelerdeki yoksulluğu önemli ölçüde artıran bu politika, işçi sınıfının adını sahiplenen bir partiyle normal şartlarda elbette ki bağdaşmıyordu. Oysa İşçi Partisi, bu politikayı sürdürmekle kalmadı, iki çocuk sınırlandırmasının kaldırılmasını savunan milletvekillerini fiilen ihraç etti.[2]

İşçi Partisi’nin sopasından nasibini alan bir diğer kesim emekliler oldu. Maliye Bakanı Rachel Reeves, henüz seçimin üzerinden bir ay bile geçmemişken “winter fuel payment” [kış yakıt ödemesi] adı verilen devlet desteğinin koşullarını değiştirdiklerini açıkladı. Kış aylarında artan yakıt masraflarını karşılanabilir hâle getirmeyi hedefleyen bu program, 1997’den bu yana belirli bir yaşın üzerindeki[3] her yurttaşa gelir düzeyinden bağımsız olarak destek verilmesini öngörüyordu. İşçi Partisi’nin önerisi ise bu ödemenin yalnızca hâlihazırda devletten “emeklilik kredisi” yardımı alanlara verilmesi. Böylelikle yaklaşık on milyon kişi bu destekten mahrum kalacak.[4] Eylül sonunda düzenlenen İşçi Partisi konferansında üyeler bu duruma ciddi tepki gösterdi.[5] Bu tepkilerin parti için bağlayıcı yanı yok, ancak tabandan çıkan seslere aykırı hareket edildiğinin önemli göstergelerinden olduğu kesin.

Tüm bunlar yeterince büyük skandallar değilmiş gibi İşçi Partisi’nin lideri ve Başbakan Keir Starmer, 2019’dan bu yana kabul ettiği bedava ürün ve hizmetler nedeniyle bir süredir eleştiriliyor. Futbol maçları, konaklama imkânları, Taylor Swift ve Coldplay konserleri, 2.000 sterlinlik gözlükler, on binlerce sterlin değerinde kıyafetler derken toplam 100.000 sterlini aşan bir meblağdan söz ediyoruz.[6] Bu yazıyı bu dilde yazıp okuyabilenler halka sürekli kemer sıkma vaazları verenlerin halkın parasını çarçur etmesine alışkın.[7] Ancak siyasete azalan güveni inşa etmek konusunda kararlı olduğunu defalarca vurgulayan, seçim manifestosunda “İlk adımı siyaset atmalı,” vurgusu yapan[8] İşçi Partisi’nin liderinin yakın geçmişin tüm muhafazakâr başbakanlarından daha fazla “hediye” kabul etmesi başlı başına dikkat çekici.

Hâl böyleyken partinin attığı ilk adım, özel kalem müdürü Sue Gray ile yollarını ayırmak, Türkiye’de yaygınlaşan hâliyle ifade etmek gerekirse Gray’in “istifasını kabul etmek” oldu. Seçim sonrası hem pek çok parti çalışanının ücreti hem de çalışanlara sunulan güvenceli sözleşme sayısı azalırken Starmer’dan bile yüksek maaş alan Gray, dikkatleri zaten üzerine çekmişti. Gray’in akıbetini belirleyen gelişme ise Starmer ve eşine yüklü bir “kıyafet bağışı” yapan Lordlar Kamarası üyesi Vahid Ali’nin Başbakanlık Konutu’na erişimine şahsen onay verdiğinin ortaya çıkması oldu.[9] Yukarıda bahsi geçen tüm sorunların tek kişiden kaynaklanmadığı, sistematik müdahaleler yerine bu tür ufak değişikliklerden medet ummanın gülünç olduğu aşikâr. İşçi Partisi ise şimdilik günah keçisi hâline getirilmiş bir kadından kurtulmanın, gidişatı tersine çevirmek için yeterli olacağını umuyor.

Yerele Dönmek, Yerelden Güçlenmek

İşe seçimle elde edilecek mevziler üzerinden bakacaksak, Jeremy Corbyn’in son on yılı yenilgilerle dolu. 2017 ve 2019’daki genel seçimlere İşçi Partisi’nin genel başkanı olarak giren Corbyn, iki seçimde de iktidara gelemedi. Öte yandan 2017’de elde edilen %40 oy, partinin 2001’den beri aldığı en yüksek oy oranı olmakla kalmamış, aynı zamanda 1945’ten bu yana bir seçimden diğerine en çok yükselen puan niteliğini kazanmıştı.[10]

Corbyn’in ulusal ölçekteki kayıpları iki seçimle sınırlı değildi. 2020’nin başında parti başkanlığını da kaybetti. 2024 seçimlerine görevi Corbyn’den devralan Keir Starmer’ın önderliğinde giren İşçi Partisi, seçimden tek başına iktidar olarak çıktı. Yorumlar ezici bir galibiyet aldıklarını söylese de 2019’daki oy oranını yalnızca 1,6 puan yükselttiklerine dikkat çekmek lazım. Dolayısıyla bu yılki “zaferi” yorumlarken Birleşik Krallık’taki seçim sistemini, küçük partilere dağılan oyları mutlaka dikkate almak gerekiyor.[11]

Bütün bu kayıplarda elbette Corbyn’in de hataları var. Örnek vermek gerekirse, 2019 seçimlerinden önce Brexit konusundaki ikircikli tutumundan bahsedebiliriz. Şüphesiz ki Avrupa Birliği eleştirilebilecek, eleştirilmesi gereken bir kurum. Hatta – her ne kadar kamuoyuna yansıdığı hâliyle Brexit ırkçılıkla, göçmen karşıtlığıyla özdeşleşmişse de – birlikten ayrılmaya dair sosyalist bir argüman da mevcut. Corbyn referandumda AB’de kalmayı savunmuştu, ancak 2019’da yeterince net tepki koyamaması bu kaybın belirleyici faktörlerinden oldu. Özellikle de karşı tarafta seçimi, ayrılığın ardından AB’yle nasıl müzakere yürütüleceğine ilişkin ikinci bir referanduma çeviren Boris Johnson varken.[12]

Peki, bu kayıpların ardından Corbyn ne yaptı? Ölçeğini, stratejisini değiştirerek mücadeleye devam etti. Bir nevi esas güçlü olduğu yere, yerele döndü. Bunun ilk ayağı 2024 seçimlerine Islington North bölgesinden bağımsız aday olarak girmesiydi. Seçimleri kazandıktan sonra halk forumları düzenlemeye başladı, mecliste temsil ettiği topluluğun gündemlerini insanlardan direkt dinledi. İlk forumun konusu barınma, konut meselesiydi. Neredeyiz ve nereye ulaşmak istiyoruz sorularıyla başlayan tartışmada artan kiralara, kontrolden çıkmış emlak piyasasına, evlerin bakımıyla ilgili sorunlara, ev sahiplerine, evsizliğe, kiracı derneklerine değinildi. En önemli vurgu, vitrinde Corbyn olsa da bunun halk tarafından, tabandan gelen bir hareket olduğuydu.[13]

Corbyn’in bir diğer hamlesi ise Filistin halkından yana dört bağımsız milletvekiliyle “Bağımsız İttifak” parlamento grubunu kurmak oldu.[14] Buna pek çok konuda rahatlıkla taktiksel işbirliği yapılabilecek Yeşil Parti’nin dört vekilini de eklersek, tabandan gelen taleplerin meclisteki sesi olan, müesses nizamın canını epey sıkabilecek bir ittifaktan bahsedebiliriz.

Bilgiyi Bedenleştirenleri Yaratmak

Birleşik Krallık’taki mevcut durumu özetledikten sonra tartışmamıza kavramsal bir hatırlatmayla başlayalım. Bedenleşmiş bilgi derken neyi kastediyoruz? Jeremy Corbyn’in 2024 seçimlerindeki avantajı olarak dillendirilen bu ifade, yılların adamı olmaktan, 42 yıldır vekillik yaptığı Islington North (Londra) semtini avucunun içi gibi bilmekten fazlasını anlatıyor. Corbyn bölgenin her meselesine temas ediyor, her eyleme gidiyor, grev olunca katılıyor, bir tabanın, komünitenin kolektif birikimini kendinde birleştiriyor. Bu da hibrit, özgün, alışılmadık bir devrimcilik modelini ortaya çıkarıyor. Eskinin idolleştirilmiş kahramanlarıyla aynı yolu yürümeyen, siyasi parti ya da hareket lideri gibi de davranmayan, ikisinin arasında bir yerde, ikisinden de yöntemler, taktikler devralabilen bir yaklaşım bu. Türkiye solunun da ihtiyaç duyduğu, hem “sahadan” hem de “siyasetten” insanlar yaratan bir yöntem.

Bedenleşmiş bilgi derken yıllardır aynı bölgede çalışan, o bölgeyi çok iyi bilen, herkesi tanıyan, herkesle içli dışlı olan, insanların sözüne ikna olacağı isimleri kastediyoruz. Türkiye İşçi Partisi’nin yerel seçimlerde elde ettiği belediye ve belediye meclis üyelikleri, bu yöntemin kuvvetli ilk adımları sayılabilir. Türkiye solunun bileşenleri benzer başarıları daha önce de yakaladı[15], ancak her seçim döneminde farklı bir bölgeye kayıldı, kökleşme imkânı olmadı. Bedenleşmiş bilgi yönteminin ortaya koyduğu iddia, bir bölgenin temsiliyetini uzun süreler boyunca – örneğin 42 yılı bulacak, hâlâ da devam edecek şekilde – üstlenebilmenin, o bölgedeki halkın güvenini bir kere kazandıktan sonra koruyabilmenin yolunu açıyor.

Bir soru daha soracağız, ama bunun için kısa süreliğine Birleşik Krallık’a dönelim. İşçi Partisi tabanda bu kadar yayılmış, bu kadar güçlüyken, yani CHP’ye benzetilebilecek şekilde ana akım, kendi kadrosuna, kendi çalışanlarına sahip bir partiyken, onunla böyle kavga etmek mümkün mü? Yani Jeremy Corbyn gibi bağımsız bir aday parlamentodaki büyük yapıları sıkıştırabilir mi? Bu soruya özellikle Filistin yanlısı bağımsız vekillerin bir cevabı var. Onlar bir önceki yazıda[16] kısaca bahsettiğimiz bir gerçeği, İşçi Partisi’nin önde gelen isimlerinin İsrail lobisinden para aldığını ifşa ediyor. Hatta bunun ötesine de geçerek o parayı parti içinde dağıttığının, bu isimlerin kamudaki varlığının tam da bu fonlar sayesinde güçlendiğinin altını çiziyor. Londra’daki Filistin yanlısı eylemlerde sokaklara çıkan milyonlarca insan, halkın bu mücadelede hangi tarafta durduğunun en büyük göstergesi. Mesele biraz da bu zaten, halka hem yön göstermek hem de onun yürüdüğü yolda onunla dayanışmak.

Bedenleşmiş bilgi hem güvenerek hem de güvenmekle başlayacak. Sen kitleye güveneceksin, kitle sana güvenecek, sonra ikiniz birden yola, yol öğretir şiarına güveneceksiniz. Yolun kendisi yöntem olacak, yürüdükçe kendi ötesini aydınlatacak. Eğer yanına katmayı hedeflediğin kitlenin yürümek istediği yol seçimse örneğin, yani kitlenin siyasal gündemini seçim belirliyorsa, kitleleri harekete geçiren buysa, sen de bu yoldan yürüyeceksin. Kitleyi ikna etmek istiyorsan, onları yanına çekerken karşılıklı adımlarını esirgemeyeceksin. Burada kastedilen elbette rüzgâr nereden eserse essin oraya savrulmak, kendini sürekli adapte etmek, belli başlı ilkeleri hiçe saymak değil. Aksine, kitleyi dönüştürürken kitleyle de dönüşmek, onları emeğe, sınıf siyasetine çekerken bu iki kavramın kesişimselliğini genişletecek toplumsal hareketlere alan açmak.[17] Hâl böyle olursa, seni aynı anda güvenilir ve istikrarlı kıracak söylemi de bulursun. Seçim de Metin Çulhaoğlu’nun deyimiyle sosyalizme eşik atlatmak için başvurulan bir kanaldan ibaret kalır.[18]

Peki, diyelim ki bedenleşen bilgimizi oluşturduk, köklerimizi saldık. Bunu nasıl yaşatacağız, bu deneyimi nasıl aktaracağız? Elbette ki bu insanların eğitilmesi, yönlendirilmesi, varoluşlarının duyurulması, bedenleştirdikleri bilginin çoğaltılması, yayılması, bunların hepsi devrimci görevlerimiz hâline gelecek. Kilit meselemiz sahadan isimleri halkla buluşturabilmek olacak, bunun yıllar içerisinde büyüyeceği, devinerek yeni bir araç oluşturacağı bilinciyle hareket edilecek. Bir gün bir kriz ânı gelecek, kitle de seninle birlikte hareket edecek, buna güveneceksin. Sonra da vitrindeki o figürün bedenleştirdiği bilgiyi tekil insanın tekil mücadelesinden çıkarıp kurumsallaştıracaksın. Tıpkı Corbyn’in ve yerele dönerek baştan kurduğu taban örgütünün yaptığı gibi.

Not: Yazının son bölümündeki fikirleri şekillendirmeme destek olan Melike Özbay’a çok teşekkür ederim.

[1] https://www.ayrim.org/guncel/birlesik-krallik-secimleri-ve-bir-fotografin-anatomisi-2024/
[2] https://www.theguardian.com/society/article/2024/sep/01/scrapping-two-child-limit-young-britons-poverty
[3] Ödemeye hak kazanmak için doldurulması gereken yaş 1997-2010 arası 60’ydı. 2010’da 65’e, 2018’de ise 66’ya yükseltildi.
[4] https://www.theguardian.com/society/article/2024/sep/09/explainer-uk-labour-winter-fuel-payments-cut
[5] https://tribunemag.co.uk/2024/09/the-delegates-revolt
[6] https://www.thenational.scot/news/24607270.keir-starmers-free-tickets-gifts-donors---see-full-list/
[7] https://www.birgun.net/makale/skandal-dugun-561509
[8] https://labour.org.uk/change/serving-the-country/
[9] https://www.bbc.co.uk/news/articles/cdenx2p32jxo
[10] İşçi Partisi, Ed Miliband liderliğinde girdiği 2015 seçimlerinde oyların %30,4’ünü aldı.
[11] https://www.ayrim.org/dunya/birlesik-krallik-secimleri-benzerler-demokrasisi-gelecegimiz-biz-hep-yenilmeye-mahkum-muyuz-2024/
[12] https://www.qmul.ac.uk/media/news/2020/hss/how-the-conservative-party-won-the-2019-general-election.html
[13] https://tribunemag.co.uk/2024/09/jeremy-corbyn-goes-back-to-the-grassroots
[14] https://www.middleeasteye.net/news/uk-independent-pro-gaza-mps-announce-formal-alliance-parliamentary-group
[15] Farklı seçimlerde ÖDP ve TKP’nin kazandığı Hopa, Sorgun, Samandağ, Hasandede, Aknehir, Ağılbaşı, Ovacık gibi ilçeler örnek gösterilebilir.
[16] https://www.ayrim.org/guncel/birlesik-krallik-secimleri-ve-bir-fotografin-anatomisi-2024/
[17] https://www.ayrim.org/guncel/2024-bir-yelken-problemi-orgutun-ruzgari-ruzgarin-orgutu/
[18] https://www.ayrim.org/metin-culhaoglu-anisina/tip-ve-turkiye-sosyalizmin-esik-atlamasi/