Afrika’da Gürültülü Bir Direniş: Kenya

Alp Tayfun Kökten21 Temmuz 2024

Kenya’da 2024 yılı vergi tasarısına karşı başlayan eylemler bir ayı geçkin süredir devam ediyor. Batıdaki protestolar, isyanlar, siyasal gelişmeler daha çok konuşulurken, Afrika’daki direnişler gözden uzak kalabiliyor. Kenya’da devam eden eylemlerin örgütlenme biçimi, kazanımları ve olası kayıpları bize ciddi deneyimler bırakacak.

Kenya İngiltere’den bağımsızlığını kazandığı 1963 yılından beri birçok kitlesel eyleme sahne oldu. Kenya halkının on yıllar süren bağımsızlık mücadelesinden bakiye kalan muazzam bir direniş hafızası var. Aynı zamanda Mau Mau milislerinin ayaklanmasından sonra ayrımcı toprak politikaları yasal olarak kaldırılsa da topraklar geleneksel sahiplerine iade edilmedi. Farklı dönemlerde çeşitli kabilelerin toprak konusunda kayırılması ve ekonomik güç ilişkilerinin ayrıcalıklı kabileler üzerinden dizayn edilmesi ile kimi kabileler yönetimde ciddi söz sahibi oldu. İlk cumhurbaşkanı Jomo Kenyatta ve halefi Daniel Moi dönemlerinde, toprakların yeniden dağıtılma süreçlerinde sırasıyla Kikuyu ve Kalenjin kabilelerinin kayrılmasına siyasi suikastlar ve ekonomik zorluklar da eklenince uzun süreli kitlesel gösteriler düzenlendi. Moi 1982’de anayasal değişiklik ile Kenya’yı tek partili bir devlete dönüştürdüğünde uzun yıllar sürecek siyasi çoğulculuğa geri dönme arayışları ve protestoları başladı. 1990 yılında bu protestolar doruğa ulaştığında Moi yeniden çok partili düzene geçmek zorunda kaldı. 90’lı yıllar boyunca hak temelli çeşitli mücadeleler sürerken devletin buna cevabı şiddet, tutuklamalar ve gözaltında kaybetmeler ile oldu. Siyasi tutuklu anneleri Cumartesi Anneleri’ne benzer taleplerle 11 ay süren açlık grevi yaptılar.1

Kenya’da 2000’li yıllara damga vuran protestolar seçimlerle ilgili oldu. 2007 yılında mevcut devlet başkanı Kibaki ve muhalefet lideri Odinga arasında geçen seçimlerde, Kibaki oylama esnasında seçim komisyonu tarafından tekrar devlet başkanı ilan edildi. Akabinde muhalifler sokağa döküldü ve gösteriler yine şiddetle bastırıldı. Kenya’da 2 ay içerisinde 1400’e yakın insan yaşamını yitirdi. Aynı zamanda olaylar kabileler arası çatışmalara dönüştü ve taraflar birbirini etnik temizlik planları yapmakla itham etti.

Asıl konumuz olan vergi tasarısına karşı başlayan gösterilerin temeli ise 2022 seçimlerine dayanıyor. Raila Odinga ve mevcut başkan William Ruto arasında geçen seçimleri az farkla Ruto kazandı. Seçim komisyonu üyelerinin bir kısmından seçime hile karıştığı yönünde sesler yükselse de yüksek mahkeme seçimleri onadı. Ruto geçmiş seçimlerde yürütülen kampanyaların aksine etno-milliyetçilik söylemlerinden uzaklaştı.2 Rakibi Odinga’nın destekçisi Kenyatta’nın (Ruto önceki yıllarda Kenyatta’nın yardımcısı olarak devlet başkan yardımcılığı görevini sürdürüyordu)  siyasi geçmişindeki yolsuzluklara, ekonomik krize, kimi elitlerin kamu kuruluşlarını ele geçirmesine eleştiriler yaptı. Ruto devlet içinde yapacağı tasarruflarla ekonomik rahatlama sağlayacağını, sosyal politikalarla alt gelir gruplarının refah düzeyini arttıracağını ve sağlık, eğitim gibi alanlarda reformlar yapacağını vaat etti. Toplumun büyük çoğunluğunun yiyecek ve temel ihtiyaçları karşılayamadığı, sağlık hizmetlerine ulaşamadığı, eğitimin büyük ölçüde özelleştirildiği Kenya’da, Ruto’nun eleştirileri ve vaatleri alt sınıflar nezdinde karşılık buldu.

Ruto’nun seçilmesinden bir süre sonra hazırlanan 2023 maliye yasasında vaatlerin tam tersi bir durum vardı. Ruto, bugünlerde ülkemizde “Şimşek Programı” olarak anılan vergi yağmuru benzeri bir tasarıyı meclisten geçirdi.3 Petrol ürünleri üzerindeki KDV’nin iki katına çıkarılması, çalışanların asgari ücretlerinden yüzde 3 oranında kesinti yapılması ve Ulusal Konut Geliştirme Fonu’na aktarılması, gelir vergilerinin yüzde 35’lere çıkarılması, dijital içerik üreticilerine ekstra stopaj vergileri konması -ki bu 2024 yılındaki protestolarda kimi sosyal medya fenomenlerinin protestoları yönlendirmesine sebep olacak- gibi alt-orta sınıfların alım gücünü iyice azaltacak tasarı maddeleri toplumda büyük bir öfke uyandırdı. Ruto yönetiminde 2023 ve 2024 yıllarındaki tasarılarla halkın sırtına yüklenen vergi politikalarının bir kısmı IMF’nin Kenya’ya 2021 kredi anlaşması kapsamında 38 aylık bir program için dayattığı maddeler (2021 yılında Ruto devlet başkan yardımcılığı görevini sürdürüyordu). Yaşanan kuraklık ile birlikte derinleşen gıda krizi –sulama sistemlerindeki eksikliğin burada etkisi büyük–, enflasyon, yerel para biriminin değer kaybetmesi ve yüksek vergilendirme ile birlikte yaşam mücadelesi veren Kenya halkı, yaygın vergi itaatsizliği eylemleri ile kaçak yollarla vergilerden kaçmaya çalıştı.

Aradan geçen bir yıllık süre zarfında halkın alım gücünde olumlu yönde bir değişiklik yaşanmadı. Üstelik bu süre zarfında çeşitli yolsuzluklar ve devletin yönetici kadrolarının ve ailelerinin sürdüğü lüks yaşama dair haberler çıktı. Geçtiğimiz ay çıkarılan 2024 yılı maliye tasarısı ise Kenya tarihinin en geniş çaplı protesto eylemlerinden birini tetikledi. Ruto hükümetinin sunduğu bu tasarı çok sert yeni vergi teklifleri içeriyordu.4 Yemeklik yağlarda %25 ÖTV, finansal hizmetlerden alınacak ek vergiler, ekmek gibi temel gıdalara getirilen ek vergiler, sürücülerin sadece yolda bulunarak gelir elde etmesi anlamına gelecek motorlu araç dolaşım vergisi gibi maddeler büyük bir tepkiye yol açtı. Üstelik bütçenin içinde Ruto’nun seçim vaadinin aksine, başkanın ve danışanlarının harcamalarına büyük bir kısım ayrılmıştı.

2023 maliye tasarısı özellikle sosyal medyada büyük tepki çekti. Özellikle X ve Tiktok platformlarında daha çok Z kuşağı içerik üreticileri çeşitli etiketler açarak duruma tepki göstermeye başladılar. Kısa sürede iki platformda da yüzbinlerce gönderi atıldı. Kenya’da o güne kadar olanın aksine, muhalefet önderlerinin çağrılarıyla değil, sosyal medyada genç kuşak tarafından eylem çağrıları yapılıyordu. 18 Haziran’da vergi tasarısının geri çekilmesi talebiyle başkent Nairobi’de gösteriler başladı. Polisin müdahalesi sert oldu. Görüntülerin sosyal medya ortamında yayılması ve vergi tasarısına dair içerikler oluşturulması ile birlikte eylemler ülkenin her yanına yayıldı. 25 Haziran’da tasarının meclisten geçmesi ile birlikte parlamento binası basıldı ve eylemler zirveye ulaştı. Binanın bazı kısımları ateşe verildi ve milletvekillerinin odaları basıldı. Birçok vekil parlamento binasından kaçmak durumunda kaldı. Polis bu duruma ateşle karşılık verdi ve devletin verilerine göre 39 kişi hayatını kaybetti. Muhaliflere göre ise bu rakam çok daha yüksek.

Sosyal medyada kendiliğinden başlayan eylemlerin büyümesinde, kendilerine “GenZ” diyen çoğunluğu Z kuşağından oluşan gençlerin ürettiği dijital içeriklerin büyük etkisi oldu. Daha en başında yasa tasarısı hakkında eğitim vermek amacıyla özel GPT modelleri oluşturuldu. #OccupyParliament ve #RejectFinanceBill2024 gibi etiketler ile örgütlenerek dijital aktivizm daha da büyütüldü. Aynı zamanda Gezi Direnişi’nin diline benzer şekilde duvar yazıları, siyasetçiler için özel olarak üretilen videolar, şarkılar vs. yoluyla direnişin ivme kazanması sağlandı. Utanç duvarı adıyla açılan sitede5 milletvekillerinin numaraları, sosyal medya hesapları vs. paylaşılarak parlamento üstünde baskı oluşturuldu. Hükümet sitelerinin hacklenmesi, yüksek takipçili fenomenlerin yaptığı sokak eylemleri, devlet yetkililerinin lüks yaşamlarının ifşa edilmesi gibi farklı alanlarda propaganda faaliyeti yürütüldü. Merkezi eylemlere gelecek parası olmayanlar için dijital platformlar aracılığıyla destek toplandı ve eylemler lojistik olarak finanse edildi. Eylemlerin sosyal medyada gençler tarafından örgütlendiğini gören devlet burada bir yarılma yaratmaya çalıştı. Devlet destekli çeşitli sahte hesaplar yoluyla eyleme çıkanların toplumun ayrıcalıklı kesiminden oluştuğuna, “gerçek” Kenyalıların rahatsızlığının olmadığına dair bir söylem yayılmaya çalışıldı. Bunun doruğa ulaştığı nokta ise ulusal meclis üyesi Ichung wah’ın eylemcileri “KFC yiyen, Uber kullanan, şişelenmiş su içen, ayrıcalıklı şehir sakinleri” olarak nitelendirmesi oldu.6 Oysa bu bir haftalık süre içerisinde Kenya’nın 47 ilinin 39’unda ülke tarihinin en kitlesel eylemleri yapıldı, Ruto’nun çok oy aldığı alım gücü en düşük bölgelerde dahi büyük eylemler gerçekleştirildi. Özellikle yağ ve ekmek vergisi ile birlikte eylemler bütün ülkeye yayıldı. Elbette ülkenin başkenti Nairobi’deki eylemler, tüm kamu kurumlarının burada olması, ulaşımın nispeten öteki şehirlere oranla kolaylığı, iş bulma umuduyla şehre gelen gençlerin hayal kırıklığına uğraması gibi faktörlerden dolayı, diğer kentlere göre daha kalabalık ve şiddetli geçti.

Eylemleri en başta şiddet yoluyla bastırmayı deneyen Ruto hükümeti, vergi tasarısını ülke çapında yapılan gösterilere rağmen 25 Haziran’da parlamentodan geçirdi. Akabinde parlamento binasının basılması ve 26 Haziran günü muhalifler tarafından tüm ülkede adeta güç gösterisi yapılmasından sonra Ruto, yasa tasarısını geri çektiğini açıkladı. Açıklamadan sonra eylemler sönümlenmedi. Vergi yasasının geri çekilmesi talebiyle başlayan protestolar Ruto’nun istifası talebi ile devam etti. Hem eylemler başladığından beri geride bırakılan sekiz günde yaşanan polis şiddeti, öldürülen muhalifler tepkiyi daha da büyüttü hem de Ruto’nun vaatlerini yerine getirmemiş olması, yakınlarının lüks yaşamının vermiş olduğu rahatsızlık, ekonomik zorluklar, işsizlik, sağlık, eğitim gibi alanlarda gelişim olmaması eylemlerin devamını sağladı.

Ruto’nun istifasına yönelik eylemler sürerken, GenZ hareketinin öfkesinin yöneldiği alanlardan biri de Kilise oldu. Kilise’nin sert vergi artışlarına karşı yürüttükleri eylemi desteklemediğini ve Hristiyan kurumlarla siyasi kurumlar arasındaki yakın ilişkiye tepkiler yükselmeye başladı. Politikacıların kiliseye büyük miktarda paralar verip gösteriş yaptıkları bir etkinlik olan “harambee” uygulamasının sona ermesini istediler. Protestolar başladıktan sonra günlerce sessiz kalan Piskopos Simon Kamomoe, tepkilerin büyümesi ile birlikte gençleri anladığını dile getiren açıklamalar yaptı. Harambee uygulamasının kalkmasında henüz somut bir adım atılmış değil fakat gençlerin ısrarı bu işleyişi değiştirecek kuvvete sahip.

Protestolar yasanın geri çekilmesinin ardından istifa talebi ile devam ederken, 27 Haziran ve 2 Temmuz tarihlerinde yapılan çağrılarla büyük gösteriler düzenlendi. Bu eylemlerden sonra Ruto, X Spaces’te canlı bir sesli tartışmaya katıldı.7 Burada birçok eleştiriye maruz kaldı. Eski Devlet Başkanı Uhuru Kenyatta da gelen aralıksız eleştiriler sonucunda X hesabını kapattı. Muhalifler her gün sokağa çıkmaya devam ederken 7 Temmuz’da polis tarafından öldürülenlerin anısına ulusal nöbet ilan ettiler. Protestolar bütün gücüyle sürünce Ruto ,11 Temmuz’da, kabine sekreteri ve dışişleri bakanı dışında bütün bakanları görevden aldı ve kabineyi feshetti. Bütün olarak bir performans değerlendirmesi yaparak görevden alma gerçekleştirdiğini ve kuracağı yeni kabine ile daha güçlü ekonomik reformlar yapacağını söyledi. İstifa etmek ya da ülkeyi yeniden seçime götürmek yerine kendi oluşturduğu kabineyi dağıtması hala sorumluluğu kabul etmediğinin göstergesi olduğu için, eylemciler Ruto istifa edene kadar evlerine dönmeyeceğini açıkladı. Kabinenin dağıtılmasından sonra da kararlılıkla süren eylemlerde, polis yeniden şiddetin dozunu arttırdı. 3 gün önce halkın üzerine ateş açılması sonucunda bir muhalif daha hayatını kaybetti. Dün itibariyle başkent Nairobi’de tüm eylemlerin yasaklandığı duyuruldu. Ancak Ruto’nun istifasını isteyen ve kendi geleceğini eline almak isteyen halkın direnci de aynı kararlılıkla sürüyor.

Kenya’da süren eylemler, Gezi’de ve son yılların çok sayıdaki ayaklanmasında olduğu gibi, kendiliğinden, dijital aktivizmin büyük katkısı ile, gençlerin öncülüğünde ve kitlesel şekilde ilerliyor. Burada yeni kuşağın dahli ile çok yaratıcı, hazırcevap, kimi zaman radikal bir eylem biçimi sürdürülüyor. Ancak sorunlar da aynı şekilde benzer. Eylemcilerin ortak talepler etrafında güç biriktirebileceği, geleceğe dair somut kazanımlar elde edebileceği, bir tartışma yürüyüp ortak hareket edebilecekleri alanları mevcut değil. Olası Ruto’nun istifası bir kazanım olsa da Afrika’daki neoliberal yıkımı, IMF programlarını, sömürgecileri somut olarak geriletecek bir adım değil.

Kenya’da Komünist Parti ve Devrimci Sosyalist Birlik gibi daha küçük partiler/örgütler halkla birlikte direniyorlar. Fakat bu öfkeye öncülük edebilecek, belli talepler etrafında toparlayabilecek bir güce sahip değiller. Bu toplumsal muhalefet örgütlü şekilde kazanımlar elde etmediği zaman, -Türkiye ve dünyanın çeşitli yerlerindeki toplumsal kalkışmalarda gördüğümüz üzere- sonrasında daha büyük bir saldırı ile karşı karşıya kalabiliyor. Kenya’daki eylemlerin ne kadar daha süreceğini ve nasıl sonuçlanacağını kestirmek şüphesiz zor; fakat vergi adı altında bütün yükü emekçilerin sırtına yükleyenlere karşı verilen bu mücadele hepimize umut oluyor…

1  https://www.standardmedia.co.ke/entertainment/news/article/2001261426/bare-breasted-crusade-when-mothers-of-political-prisoners-stripped-at-uhuru-park
2  https://theconversation.com/kenyas-politicians-continue-to-use-ethnicity-to-divide-and-rule-60-years-after-independence-207930
3 https://www.ey.com/en_gl/tax-alerts/kenya-enacts-tax-changes-under-finance-act--2023
4 https://bowmanslaw.com/insights/kenya-the-finance-bill-2024/
5 https://iamukasa.github.io/wallofshame.github.io/
6 https://nation.africa/kenya/news/ichung-wah-dismisses-gen-z-protesters-as-kfc-eating-uber-riding-privileged-city-dwellers-4665380#google_vignette
7 https://www.bbc.com/news/articles/cv2g14dy4dlo