Çin, Yeni Döneme ABD Dışı Ortaklıklarını Güçlendirerek Hazırlanıyor

Ayrım3 Ocak 2025

Son 20 yıldır giderek artan bir şekilde tartışılan ABD’nin küresel hegemonyasındaki gerileme ve küresel kapitalist sistemin iktisadi, siyasi ve askeri yeniden yapılanma dinamikleri en çok Çin’in yükselişiyle birlikte ele alınıyor. Çin’in ekonomik büyümesi, jeopolitik hamleleri, BRICS’in genişlemesi, ticaret savaşları ve bloklaşmalar uluslararası sistemin geleceği açısından kritik tartışma konularını oluşturuyor. Çin’in ekonomik kapasitesinin kendi kriz dinamikleriyle nereye evrileceği veya bu ekonomik gücün askeri alanda henüz aynı karşılığa sahip olmamasının, Çin’in en büyük rakibi ABD’ye göre askeri açıdan çok geride olmasının küresel sistemin geleceği açısından hangi sonuçları yarattığı ve yaratacağı yine başlıca sorunlar.

Tüm bu dinamikleri ve soruları çok uzun yıllardır Çin üzerine araştırma ve yayın yapan aynı zamanda Evrensel gazetesi yazarı, Barselona Özerk Üniversitesi’nden Doğu Asya Çalışmaları Merkezi’nden Doç. Dr. Ceren Ergenç ile konuştuk. Herkesin merak ettiği sorulara verdiği sarih ve öğretici cevaplar için kendisine teşekkür ediyoruz.

***

Ayrım: Çin ekonomisinin hızla büyümesi küresel jeopolitik haritayı yeniden şekillendiriyor. Genel küresel kapitalist düzenin son birkaç on yıldaki yeniden şekillenmesini ve burada Çin’in konumunu ve izlediği genel stratejiyi nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Ceren Ergenç: Çin kendi yerel büyüme ve kalkınma hedeflerini küresel kapitalizmin yeni dönüm noktası olan ve yeşil ve dijitalde çift dönüşüm ya da dördüncü sanayi devrimi denen sürece dahil olmak için kullandı. Böylece, küresel düzeyde yüksek teknoloji tedarik zincirlerine ve üretim ağlarına dahil olmayı ve tüketici pazarlarına hakim olmayı başardı.   

Çin şu anda satın alma gücü paritesine göre ölçüldüğünde dünyanın en büyük ekonomisi konumunda. Gelişmekte olan ülkelerden ucuz enerji ve hammadde sömüren yeni bir emperyal güç olarak da tanımlanıyor. Büyüme oranları hala yüksek olsa da büyüme hızında bir yavaşlama var. Çin ekonomisinin bugünkü durumunu, avantajlarını ve risklerini nasıl özetlersiniz?

Çin’de Mao sonrası dönemde ikili bir iktisadi politika izleniyor. İlk etapta, tarihsel olarak küresel ekonomiye daha kolay entegre olup hızla büyüyebilecek doğu yakası ile kalkınmak için devlet desteğine ihtiyaç duyacak orta ve batı eyaletleri için ayrı iktisadi planlar geliştirdiler. Şimdi de, doğu yakasını ve batma tehlikesi az olan KİT’leri yurtdışı yatırımlar için kullanırken, ülkenin çoğunun ekonomisinin dayandığı KOBİ’leri devlet desteğiyle ayakta tutmaya çalışıyorlar. Bu ikili sistem, büyüme hızı yavaşlarken dahi nasıl küresel ekonomik güç olabildiğini açıklıyor.

Çin ekonomisi kendi içinde sorunlar ve krizler barındırsa da küresel ölçekte yatırımlarını ve ticari ilişkilerini genişletmeye devam ediyor. Bazı eleştirel ve Marksist analizler, Çin’in kapitalist emperyalist bir ülkeye dönüştüğünü savunurken, diğer bir görüş ise Çin’in merkez kapitalist ülkeler karşısında hala yarı-çevre bir konumda kaldığında ısrarcı. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?

Çin’in merkez ya da yarı-çevre ülkesi olup olmadığına dair görüş ayrılıkları Çin deyince hangi aktörü analizin odağına aldığınıza göre değişiyor. Çin derken Çin devletini kastediyorsanız, örneğin Kuşak ve Yol Girişimi dahilinde verilen ve ekstraktivizme varan kararlara bakarak bir sömürü ilişkisi kurduğunu ve merkez ülkesi olduğunu söyleyebilirsiniz. Eğer Çin emekçi sınıfının yerli ve küresel sermaye ve yerel ve merkezi devletle ilişkisine bakarsak, neoliberal istihdam rejimlerinin hakim olduğunu görürüz.

Dünyadaki güç dengeleri açısından baktığımızda Çin, ABD’nin küresel ekonomideki liderliğinin karşısında en büyük rakipken askeri kapasite bakımından çok geride kalıyor. Çin’in egemen sınıfları ve ÇKP liderliği bu çelişkiyi nasıl yorumluyor?

Çin ordusu büyük ama geleneksel, yani kara kuvvetlerine dayanan ve eğitim düzeyi yüksek olmayan bir ordu. Toplumsal olarak güvenceli istihdam olarak görülmesi ordunun küçülüp yüksek teknolojilere yönelmesine engel oluyor. Bir yandan da, Xi döneminde bile çözülemeyen bir yolsuzluk ve hesap verilemezlik meselesi var. ÇKP, bu yapısal sorunlardan, orduyu siber savaşlar gibi yeni teknolojilerde geliştirerek çıkmaya çalışıyorlar. Bu çözüm bir taşla iki kuşu vuruyor çünkü bir yandan da küresel ekonomi içinde dijital pazarlardaki yerini sağlamlaştırıyor. Günümüzde, Çin’in ABD’yle geleneksel sıcak savaşta şansı yok ama siber güvenlik gibi konularda Batılı güçler arasında kaygı uyandırıyor.

Çin’in bugün dünyada jeo-politik rekabetin yoğunlaştığı çatışma bölgelerinde geliştirdiği siyasetin ve stratejinin temel belirleyenleri nelerdir? Çin’in özel olarak Ortadoğu’da bugün yaşanılanlar da düşünüldüğünde bu bölgeye dair bir perspektifi var mı? Suriye’deki rejimin devrilmesi Çin’i ne derece ve hangi açılardan ilgilendiriyor?

Çin uzun süre kendi iktisadi kalkınmasına odaklanıp uluslararası meselelerde aktif tavır almamayı tercih etti. Ancak, Kuşak ve Yol Girişimi gibi küresel planları ve ABD’nin Çin’i yüksek teknolojili sanayilerin tedarik zincirlerinden atma çabası karşısında Küresel Güney’deki pazarlarını korumak için dünya siyasetinde de aktif rol oynaması gerekti. ABD’nin Afganistan’dan çıkıp Ortadoğu ve Avrupa siyasetine ayırdığı gücü Asya-Pasifik’e odaklayıp Çin’in yükselişini engelleme planı her ne kadar Ukrayna Savaşı’yla sekteye uğrasa da Çin’e Ortadoğu’da doldurabileceği bir güç boşluğu bıraktı. Geçtiğimiz yıllarda İran ve Suudi Arabistan arasında diplomatik ilişkileri yeniden başlatmaya aracı olma gibi başarılı hamleleri de oldu. Ama bölge siyasetine yabancı olduğu ve genel olarak dünya siyasetinde ABD’nin oynadığı rolü devralmaya hazır olmadığı ilk önce Filistin’de, daha sonra da Suriye’de ortaya çıktı. Çin’in diğer ülkelerin içişlerine karışmama prensibi bölgedeki önemli siyasi aktörlerle ilişkiye girmesine engel oldu. Örneğin, Filistin ve İsrail arasında arabuluculuk yapmaya kalktığında Hamas’ı, Suriye’ye iç savaş sonrası yeniden inşa sürecinde destek sözü verdiğinde muhalifleri muhatap almadı, ve her iki durumda da hızlı tepki veremeyerek bölge siyasetinin kısmen dışına düştü.

Çin bugüne kadar ABD ve ABD’nin Çin aleyhine kurmaya çalıştığı bloklara karşı ekonomik ve askeri rekabeti büyütecek bloklaşmalara girmek konusunda daha temkinli davrandı. Ancak bu iki güç arasında artan çelişkilerin Çin’i de bu yönde adımlar atmaya zorladığı/zorlayacağı iddia edilebilir. Siz bu eğilimi nasıl görüyorsunuz? Çin, BRICS gibi platformlardan başlayarak ekonomik ilişkilerini dolar dışındaki para birimleriyle yürütmek ve ABD’den bağımsız bir mali sistem kurmak konusunda ne kadar ileri gidebilir? Bu yöndeki adımlarının getireceği riskleri karşılama gücü var mı?

Çin, kurucu olduğu ya da içinde yer aldığı bölgesel örgütlerin ya da ağların statüko değiştirici bir misyonu olmadığını sıklıkla vurgulasa da, ABD’nin Çin’e karşı açtığı ‘Yeni Soğuk Savaş’ sonrasında Küresel Güney’in desteğini arkasına alarak bu oluşumları güçlendirmeye çalışıyor. BRICS’in 2023 yılındaki genişlemesi ve 2024 yılında etki alanını arttırıcı hamleleri buna bir örnek. 2023 yılında BRICS’e dahil olan ülkeler kendi kıtalarında Çin’le iyi ilişkileri olan ve Çin’in kendi bölgelerindeki etkisini arttırmasını kolaylaştıracak role sahip ülkelerdi. Bu anlamda, BRICS neredeyse tamamen Çin’in kontrolüne geçti diyebiliriz. SWIFT sisteminden çıkmak şimdilik çok iddialı olsa da, Trump’ın da DTÖ’den çıkma tehdidiyle birleşince, uluslararası ticaret sisteminin çoktaraflı olmaktan çıkıp ikili anlaşmalar üzerinden yürüyen bir pratiğe yönelmesi ihtimalini devreye soktu. Ancak, Küresel Güney ülkeleri de AB ve Doğu Asya ülkeleri gibi gelişmiş üçüncü ülkeler de Çin ve ABD arasındaki bir kutuplaşmaya taraf olmak istemiyorlar. Bu yüzden, SWIFT’e karşı BRICS Pay şimdilik retorikten ibaret.

Çin ikinci Trump dönemine nasıl bakıyor? Trump söz verdiği gibi Çin’e yönelik gümrük duvarlarının yükseltilmesi gibi politikalar yürütürse Çin nasıl karşılık verecektir?

Çin, Trump’ı öngörülemez bulduğu için yeni döneme ABD dışı ortaklıklarını güçlendirerek hazırlanıyor. AB’yle yakın zamanda yaşadığı elektrikli araçlar alanındaki korumacı vergiler krizinde dahi köprüleri atmayarak AB ve Avrupa ülkelerine tamamen ABD yanında yeralmalarını önleyecek fırsatlar sunmayı deneyecek. Örneğin, Avrupa pazarlarına farklı fiyatlandırma yapabilir. Benzer şekilde Japonya ve Güney Kore gibi komşularıyla ikili ilişkilerini güçlendirmek için görüşmelere başladı. Küresel Güney içinse ‘küçük ama güzel’ diye adlandırılan teknoloji transeri, yerel istihdam ve yerel kalkınma bankası eliyle dağıtılacak krediler içeren projelere yöneliyor.

Çin’de sanayileşme ve kentleşme hızının yavaşlamasının özellikle emekçi sınıflar üzerinde baskıyı arttıracağı malum. Çin zaten başta işçi eylemleri olmak üzere toplumsal eylem ve protestoların eksik olmadığı bir ülke. Önümüzdeki dönemi bu yönüyle de değerlendirir misiniz? 

Çin’de istihdam rejimi neoliberal olduğu için, prekaryalaşma, güvencesizleşme, esnek istihdam, genç işsizliği, gizli işsizlik gibi sorunlar burada da mevcut. Eğer Çin’de emekçilerin eylemlerinden bir siyasi sonuç çıkacaksa, bu yeni kuşak emekçi sınıfının yapacağı sokak eylemleri ya da iş bırakma eylemleri sayesinde olur. Bunlar arasında en etkili olan kuryelerin eylemleri. Gençler arasında yaygınlaşan, ‘tanping’ denilen az maaşa çok uzun saatler çalışılan işleri birdenbire bırakma ve işgücünden çekilme pratiği yaşlanan nüfusla birleşince hükümeti işgücü piyasasının daralmasını engelleyemeyeceği yönünde endişelendiriyor. Fabrika ve atölyelerde tam zamanlı sözleşmeli çalışan mavi yakalı işçilere gelince, yeni iş yasası sendika işyeri temsilciliklerinin birbiriyle iletişimini engellediği için münferit başarılar elde edilse bile bunun ülke sathında bir eylemliliğe dönüşmesi zor. Ayrıca, yeni iş yasası işçilere toplu sözleşmeden çok bireysel mahkeme kararları yoluyla hak kazanımının yolunu açtığı için, bu da işçi örgütlülüğünü kıran yapısal nedenlerden.