Fransa’da aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin (Rassemblement National) geçtiğimiz ay elde ettiği çarpıcı seçim başarıları, doğal olarak ülkenin savaş sonrası aşırı sağı adına geniş bir tartışma alanı buldu. RN, Haziran ayındaki AB parlamentosu seçimlerinde 81 sandalyenin 30’unu kazanarak Avrupa’daki tüm partiler arasında en büyük parlamento delegasyonuna sahip oldu ve Emmanuel Macron’un blokunun iki katından fazla oy oranına ulaştı. Ardından Fransa’da yapılan erken Ulusal Meclis seçimlerinin ilk turunda RN halk oylarının %33’ünü aldı. Sosyalistler, La France Insoumise (Boyun Eğmeyen Fransa), Yeşiller ve Komünistleri içeren sol-sosyalist ittifak Nouveau Front Populaire (Yeni Halk Cephesi) %28’de, Macron’un liberal Ensemble koalisyonu %20’de kaldı.
Buna rağmen anketler, Ulusal Birlik’in Pazar günü yapılacak ikinci turda, merkez ve solun bir kısmını kapsayan bir ‘Cumhuriyetçi Cephe’ tarafından engellenerek uygulanabilir bir çoğunluğa ulaşamayacağını öngörüyor. Yeni Halk Cephesi ve Macron’un Ensemble’ından toplam 221 aday, oyların bölünmesini önlemek için yarıştan çekildi, ancak dağılım hâlâ dengesiz: 132 Yeni Halk Cephesi adayının 83 Ensemble adayı lehine çekilmesine rağmen Ulusal Birlik karşıtı adaylar, neredeyse 100 seçim bölgesinde birbirleriyle mücadele halinde. Bu durum, merkez siyasetin Jean-Luc Mélenchon liderliğindeki La France Insoumise (Boyun Eğmeyen Fransa)’i ile işbirliği yapma konusundaki isteksizliğini gözler önüne seriyor. Öyle ki merkez siyaset, bu partinin en az aşırı sağ kadar tehlikeli olduğunu düşünüyor. Parlamentoda mutlak çoğunluğun elde edilememesi durumunda Macron’un istifa edeceği ve anayasanın tartışmalı bir yorumunu kullanarak bir dönem daha cumhurbaşkanlığına aday olacağı dillendiriliyor. Ancak böyle bir darbe son derece riskli olacaktır. Macron tarafından, itibarını aklamak için yoğun çaba sarf eden François Hollande, kendi atadığı eski Sağlık Bakanı Aurélien Rousseau, Yeni Halk Cephesi adayı ama aynı zamanda Boyun Eğmeyen Fransa muhalifi François Ruffin gibi isimlerden oluşan bir hükümet kurabilecek ‘ılımlı’ bir Başbakan atamaya çalışması daha olası olarak değerlendiriliyor. Bu oluşumun, 2027 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mélenchon karşıtı bir birlik adayının önünü açacağı, merkezi yeniden konsolide edeceği ve ‘aşırı uçları’ dışlayacağı ifade ediliyor. Ulusal Birlik’in bu kez hükümet kurması engellense bile, parti muhtemelen kendisini ülkenin tek muhalefeti olarak konumlandıracak ve bir sonraki seçime kadar zaman kazanmak için elde ettiği gücü muhafaza edecek.
Ulusal Birlik gücünü hangi seçim bölgelerinde arttırdı? Bunun sebepleri nedir? Bugüne kadar Ulusal Birlik’in, aşırı sağa direnç gösteren bölgelerdeki oy artışı hakkında çok az tartışma yapıldı. AB seçimlerinde Ulusal Birlik listesi, tüm sosyo-demografik kategorilerde, en üst gelire sahip kesimler de dahil olmak üzere birinci parti çıktı. Büro işçileri ve satış personeli gibi “orta meslekler”[*] arasında Ulusal Birlik oyları %19’dan %29’a yükseldi. En az iki yıllık yüksek öğrenim görmüş olanlar arasında bu artış daha belirgin seviyede, %16’dan %29’a gerçekleşti. Ulusal Birlik partisi ayrıca şirket yöneticileri ve emekliler arasında da ilerleme kaydetti. Yönetici pozisyonunda çalışanlar arasında Ulusal Birlik oyları %20 ile Sosyalist Parti seviyesine yükseldi (2019’da %13’tü). Emekliler arasında ise Ulusal Birlik önemli bir üstünlüğe sahip: %29 seviyesinde (Macron emeklilerden %23 oy alabiliyor). Liberal sağın tarihi kalesi olarak adlandırılan Paris’in zengin 16. bölgesinde bile seçimden Ulusal Birlik zaferle ayrıldı.
Tüm bunlar Lepén yanlısı seçmen yapısının yeniden değerlendirilmesini gerektirmektedir. Ana akım medya ve parti liderlerince dile getirilen hakim görüş, Ulusal Birlik oylarının Fransa’nın “unutulmuş insanları”nın (Avrupa, küreselleşme, elitler ve hepsinden önemlisi sol tarafından göz ardı edilenler kesimin) kalbinden gelen bir çığlık olduğu yönündeydi. Bu bakış açısına göre, eskiden komünist olan işçi sınıfı kitleleri, sosyal demokrasiye ve ilerici hareketlere art arda gelen ihanetlerin de etkisiyle aşırı sağa yöneldi. İşçilerin yeni partisi olan Ulusal Birlik’in, eski Fransa Komünist Partisi ile nitelenen muhafazakar, aile odaklı değerlerin mirasçısı olduğu fikri dillendiriliyor. Ulusal Birlik oyları, Christophe Guilluy tarafından popülerleştirilen ifadeyle “la France périphérique”’e (çevresel Fransa), yani büyük ulaşım merkezlerinden ve dinamik istihdam merkezlerinden uzakta, depresif kırsal bölgelere dayanıyor. Bu sözde ‘gaucho-lepéniste’ (Solcu-Lepenizm) tezi, Didier Eribon’un Retour à Reims (Reims’e Dönüş) (2009) adlı kitabının arka planını oluşturuyor. Kitapta Eribon, kuzey doğulu bir işçi sınıfı ailesinin Fransa Komünist Partisi’nden Ulusal Birlik’in öncülü olan Front National (Ulusal Cephe)’e uzanan değişimini anlatıyor.
Ulusal Cephe’nin ülkenin kuzeyinde ve kuzey doğusunda varlık göstermek için uzun süredir çaba sarf ettiği kesinlikle doğru – Marine Le Pen’in kendi kişisel yaşamıyla alakasız bir bölge olan ve Hauts-de-France bölgesinde yer alan eski meşhur maden sahası Hénin-Beaumont’ta 2012’de ilk defa aday olması ve 2017 yasama seçimlerinde seçilmesi bunun en somut örneğidir. Ancak Ulusal Cephe ve ardılı Ulusal Birlik’in tabanını sanayisizleşmiş bölgelere ve eski Fransa Komünist Partisi seçmenlerine dayandırmak fazla basite indirgemek olur. Çok sayıda sosyal bilim literatürü, Ulusal Cephe ve ardılı Ulusal Birlik’in oylarının değişken doğasını vurgularken, veriler de bir zamanlar Fransa Komünist Partisi’ne oy vermiş olanlar arasında oy kullanmama açık ara en yaygın seçenek olduğunu gösteriyor. Mavi yakalı işçiler arasında Ulusal Cephe ve ardılı Ulusal Birlik önde gözükse de INSEE (Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü) sınıflandırmasının her zaman sağda gözüken küçük esnafı da içerdiğini belirtmek gerekir. Emile Zola’nın L’Assommoir (Meyhane) kitabında da tasvir edilen hem patronlara hem de devrimci fikirlere karşı ikircikli bir tavır sergileyen 19. yüzyıl natüralist romanlarının “küçük zanaatkarlarını” düşünün. Bugün bu meslekler – kasaplar, bahçıvanlar, kamyon şoförleri, oto tamircileri ve inşaatçılar – istatistiksel olarak işçi sınıfı arasında en kalabalık olanlardır. Bunlar kolaylıkla taşeronlaştırılamayacak işlerdir ve 1980’lerden bu yana küçülmekte olan fabrika işçiliğinin aksine, küreselleşme tarafından nispeten korunmuşlardır.
“Solcu Lepenizm” tezinin daha farklı bir versiyonu, Ulusal Birlik partisinin değişen ve genellikle çelişkili politikalarının daha net bir şekilde anlaşılmasını gerektirir. Birçok kişi Ulusal Birlik’in ve öncülü Ulusal Cephe’nin, ‘bifron’ yani iki yüzlü olduğunu, hem sağa hem de sola hitap ettiğini iddia eder. Bu da abartılı bir iddaadır. Ulusal Birlik’in ‘sosyal’ eğilimi özellikle Marine Le Pen’in eski sağ kolu Florian Philippot tarafından desteklendi. Eski bir Jean-Pierre Chevènement yanlısı olan Philippot, partiyi her şeyi tekelinde tutan büyük adamlarla hiçbir şey üretmeyen küçük adamlar -işsizler ve boşta gezen göçmenler- arasında kalanların savunucusu olarak sunmaya teşvik etti. Ulusal Birlik 2017’de, emeklilik yaşının 60’a indirilmesi ve ücretlerin yükseltilmesi gibi fikirleri savunuyordu ve bu da partiyi, Sarkozy sağının kimlikçi liberalizminin daha solunda konumlandırıyordu. Ulusal Birlik aynı zamanda, özellikle ülkenin güneydoğusunda, kendisini geleneksel sağın değerleriyle (küçük mülk sahipleri, vergilendirme karşıtı ve kanun ve düzene bağlı değerler) aynı hizaya getirmeye devam etti. Ancak Ulusal Birlik’te derin kökleri olan ve Le Pen’in Poujado-Reaganizminden türeyen bu yönelim, partinin 2017 yasama seçimlerindeki görece başarısızlığı ve Philippot’nun liderlikten indirilmesinden sonra bir kez daha hegemonik hale geldi. Cumhuriyetçiler Partisi Les Républicains’in sağ kanadıyla güçlerini birleştirme hedefiyle uyumsuz olduğu düşünülen 2017 programının “sosyal” unsurları 2022 politikalarından çıkarıldı.
Bu değişimle Ulusal Birlik partisi, sanayisizleşmiş kuzeyden uzaktaki merkez bölgelerine yeniden odaklandı: Provence ve Nice’in hinterlandı. 2022 seçimlerinden sonra Provence-Alpes-Côte d’Azur’daki (PACA) her iki milletvekilinden biri Ulusal Birlik adına seçildi. Bu bölge, kolektif hayal güçleri sömürge dönemi tarafından şekillendirilen ve Cezayir’den geri dönmüş pied-noir göçmenlerinin ve onların torunlarının yoğun olarak yaşadığı bir bölgedir. Burada Ulusal Birlik’e verilen destek, Evian Anlaşmalarının reddedilmesi ve 1965’te aşırı sağcı cumhurbaşkanı adayı Jean-Louis Tixier-Vignancour tarafından Gaullist sağ olarak adlandırılan ‘bradeurs de l’Empire’a karşı düşmanlık ile bir bütündü. Eski OAS (aşırı sağcı paramiliter güç) militanları ve çeşitli neo-faşist grupların yanı sıra kralcıları ve gelenekçi Katolikleri de kapsayan bu belirsiz hareketin başına Tixier’den sonra Jean-Marie Le Pen geçti. De Gaulle’ün rakibi olan Mitterrand, siyasi kariyeri boyunca bu aşırı uçlarla ilişkilerini geliştirdi ve Nisan 1961 Cezayir darbesini düzenleyen generaller için cumhurbaşkanlığı affı çıkarttı. O zamandan beri bu uç seçmen Sosyalistlerden desteğini çekti ve doğal siyasi yuvası olan Ulusal Birlik’e geri döndü. Ancak bu, sıklıkla tasvir edildiği gibi soldan sağa doğru bir hareket değildi.
Sömürgelerdeki sosyal ilişkileri karakterize eden ırkçılık, bu nedenle Ulusal Birlik’in DNA’sının bir parçasıydı. Başlangıçta bu durum, ülkelerine geri dönenlerin Fransa’ya geldiklerinde yabancı düşmanlığının kurbanı olmaları gerçeğiyle daha da şiddetlendi. Daha sonraki göç dalgaları, onlara kendilerini yeni azınlıklardan ayırarak çoğunluk grubuna dahil olma fırsatı sundu. Göçmenlik, önemi değişmiş olsa da Ulusal Cephe/Ulusal Birlik söyleminin değişmez bir parçası oldu. Göçmenler artık iş çalan kişiler olarak değil, daha ziyade para çalan – sosyal yardım alan kişi olarak görülmekte. Bu, partinin 1980’lerde ağırlıklı olarak kentli seçmen oylarından (Jean-Marie Le Pen ilk büyük kampanyalarını kentli göçmen düşmanlığı üzerine kurdu) kırsal ve banliyö oylarına geçtiğini ve göçün neredeyse hiç olmadığı bölgelerde zirveye ulaştığını gören demografik bir yeniden düzenlemenin parçası oldu.
Félicien Faury’nin Güneydoğu Fransa bölgesindeki Le Pen destekçileri üzerine yazdığı kitapta işaret ettiği gibi, Ulusal Cephe/Ulusal Birlik oylarının kültürel boyutları, ekonomi temelli yorumlar lehine göz ardı edilme eğilimindedir. Örneğin Thomas Piketty ve Julia Cagé’nin 1789’dan bu yana Fransa’da oy verme davranışının ardındaki itici güçleri kapsamlı bir şekilde inceleyen son kitabında seçmen davranışları, esas olarak gelir eşitsizlikleri ile açıklanmaktadır. Yine de Ulusal Cephe seçmenlerinin çekirdeğini her zaman orta sınıf seçmenler, anketörlerin jargonuyla “un peu d’argent de côté” (bir miktar para biriktirebilmiş olanlar) oluşturmuştur. Jean-Marie Le Pen’in fikirleri alt-orta sınıfların belirli kesimlerine hitap ediyorsa, bunun nedeni özel mülkiyetin işçi sınıfı kimliğinin temel taşı haline gelmiş olmasıdır. Violaine Girard’ın bize hatırlattığı gibi, sanayisizleşmenin diğer yüzü, küçük ölçekli bireysel mülkiyete, sübvansiyonlar yoluyla kitlesel erişimdi.
Anketler Boyun Eğmeyen Fransa oyları gibi Ulusal Birlik oylarının da gelir skalasının alt ucunda yoğunlaştığını gösterse de bunun sebebi Ulusal Birlik destekçilerinin yaşam maliyetinin daha düşük olduğu bölgelerde yaşama eğiliminde olmasıyla açıklanıyor. Ayrıca, gelir eşitsizliğine odaklanan bakış açılarının aksine, eğitim seviyesinin daha belirleyici olduğu ortaya çıkıyor. Le Pen yanlısı retorik en fazla, sosyal başarının eğitimle birleşmediği çevrelerde etkili oluyor. Bu çevrelerde genellikle “istihdam sağlayan arkadaş” olan patronun çıkarlarıyla özdeşleşme baskın. Bu durum, sol perspektiflerin geleneksel aktarıcılarının ortadan kalkmasıyla daha da güçlendi. Kırsal bölgelerdeki sosyal yaşam üzerine uzun soluklu bir etnografya çalışması yapan sosyolog Benoît Coquard’ın da belirttiği gibi, çoğu zaman aynı zamanda spor kulübü antrenörü olan ve bir zamanlar köylerinin ileri gelenlerinden sayılan pek çok öğretmen, köylerini terk ederek şehirlere taşındı. Çalışkan küçük işadamı -saatlerini saymayan girişimci- ruhu bir model olarak benimsenirken, sola oy vermek tembellerin tercihi olarak damgalandı. Bu çevrelerde Sarı Yelekliler hareketine yönelik kararsızlık gözleniyor. Coquard, hareket kentleştikçe başlangıçtaki desteğin azaldığını, medyada yer alan haberlerin kavşak ve gişelerdeki blokajlardan sokak gösterilerine kaydığını gösterdi.
Son olarak, “la France périphérique” (çevresel Fransa) söylemi metropollerde endüstriyel yer değiştirme ve ekonomik yoğunlaşmaya odaklanmışken, Ulusal Birlik seçmenleri için asıl endişe yaşadıkları yerden daha az istihdam gibi görünüyor. PACA’da turizm sektörü ekonominin %13’ünü oluştururken, bu oran ülke genelinde %8. Bu bağlamda küreselleşme, bölge için bir nimet oldu. Ancak bunun dezavantajı kuzeyden ve yurtdışından gelen burjuva akını oldu. Yerel orta sınıfın “büyük değişimi” mesleki bir gerilemeden ziyade coğrafi bir gerilemeyi yansıtıyor, insanların emekli olmayı planladıkları “güzel semtler” satın alınamaz hale geldi ve küçük işadamlarını ve orta sınıf çalışanlarını gerileyen banliyölere hapsetti. Bu hoşnutsuzluk, sol tandanslı ve ikili “biz ve onlar” anlayışının aksine, hem elitlere de sosyal yardım alanlara karşı olan üç odaklı bir toplumsal bilinci beslemiştir.
Böyle bir yorumlama, Covid-19 karşıtı kısıtlamaların ve uzaktan çalışmanın beyaz yakalı çalışanları deniz kıyısına çektiği batıda kaydedilen Ulusal Birlik yükselişiyle doğrulanmış gibi görünüyor. Bu göçmenler Gironde nehir ağzının büyüleyici kulübelerini işgal ederken, serbest balıkçılar yakıt fiyatlarındaki patlama nedeniyle alım güçleri zayıflayan iç bölgelere sürüldü. Ulusal Birlik’in Brittany’deki yükselişi semboliktir. Görece ayrıcalıklı bu bölge, ulusal ortalamanın üzerinde bir istihdam yaratma oranından faydalanmaktadır. Ancak ülkenin geri kalanında olduğu gibi, ekonomik dinamizmi esas olarak hizmet sektörüne dayanıyor. Tarihsel olarak bir tarım ve sanayi (tekstil, otomobil, metalurji, kauçuk) bölgesinde bugün ikinci evlerin ve mevsimlik konaklama yerlerinin sayısı hızla artıyor, bu da kışın köylerin çölleşmesine ve “volets fermés” (dış dünyadan izole olma) olgusuna yol açıyor. “Çevresel Fransa” tezi amansız bir bölgesel kutuplaşmayı tanımlasa da araştırmalar bu bölgelerde bu durumun kendi karşıtını yarattığını da ortaya koyuyor: eğitimli üst orta sınıfları çeken güzel manzaralı bölgeler ile RN’nin rüzgarı arkasına aldığı ihmal edilmiş – ‘çirkin yerler’ – arasında.
Bu seçmenler arasında sola kayma ihtimali nedir? Bazı yorumcular Ulusal Birlik tabanını kazanmanın kaybedilmiş bir dava olduğunda ve solun Macronist çoğunluğun olduğu bölgelere yoğunlaşmasının daha iyi olacağında ısrar ediyor. Yine de anketler, ulusal düzeyde ilerici tedbirler lehine geniş bir mutabakat olduğunu gösteriyor. Bu mutabakat, Ulusal Birlik parlamento grubunun 2022’de karşı çıktığı asgari ücretin artırılması ve yüksek riskli işlerde çalışan kesimler için önemli bir konu olan işyeri güvenliği standartlarına ilişkin daha sert düzenlemeleri içeriyor. Banliyölerde yaşayan insanlar, okulların kapatılmasına karşı köy ve kasabalarda yapılan protestoların da gösterdiği gibi, kamu hizmetlerine ve tesislerine bağlı. Partinin hızla büyüdüğü bölgelerde Ulusal Birlik oylarının asıl kaynağı olan emlak spekülasyonuna sınır getirilmesi güçlü bir etki oluşturacak. Bu arada Ulusal Birlik’in emeklilik yaşı ve asgari ücret konusundaki kararsızlığı ve temel tüketim maddelerinde KDV’yi düşürmeyi reddetmesi de fırsatlar sunuyor gibi görünüyor. Parti, artan enerji fiyatlarıyla boğulan küçük esnafın yanında mı, yoksa enflasyonist krizden büyük ölçüde faydalanan sermayenin yanında mı? Solun rahatlatması gereken çelişkiler bunlardır.
New Left Review Sidecar/05.07.2024/Çeviren: Koray Saygun
[*] “Intermediate occupation” tabiri başlangıç düzeyindeki bir işten daha fazla deneyim gerektiren, ancak bir yönetici pozisyonunun kıdemini veya liderlik becerilerini gerektirmeyen işler olarak tanımlanmış.